LOYOLA IGNACIO
(d. 1491 – ö. 1556)
Cizvit Tarikatı'nın kurucusu. Tarikatın örgütsel ve ahlaki ilkelerini geliştirdi.
Avrupa'da reform hareketinin büyümesinin neden olduğu kendi gücünün gücü konusundaki belirsizlik, Roma Curia'yı bu olguyla mücadele etmenin yeni yollarını ve araçlarını aramaya zorladı. Mürtedlerle ve "Mesih Kilisesi'nin düşmanlarıyla" savaşmak için, uzun süre Vatikan'ın siyasi ve ideolojik genişlemesinin ana aracı olan ünlü Cizvit Tarikatı oluşturuldu. Kurucusu, coşkulu Katolik biyografi yazarlarının çabalarıyla hayat hikayesi şövalyeli bir romantizme benzemeye başlayan İspanyol keşiş Ignacio Loyola'ydı. Ancak Loyola'nın biyografisindeki gizemli boşluklar, Cizvit liderinin gerçek faaliyetlerinin efsaneler ve romantik spekülasyonlardan oluşan bir perdenin arkasında gizlendiğini gösteriyor.
Ignacio Loyola, 1491 yılında, atalarıyla övünen Loyola kasabasından, keyifsiz bir İspanyol hidalgosu olan Beltram Lopez de Recalde'nin büyük bir ailesinde dünyaya geldi. Ataları arasında Kastilya soylusu Najaro Dükü Antonio Manrique'nin ve en önemlisi ilk Asturya kralı Pelajo'nun soyundan gelen Trevignon Kontu'nun olduğunu iddia etti.
Efsaneye göre Cizvitlerin gelecekteki babasının annesi Marina Sone, Meryem Ana gibi bir ahırda doğum yapmaya gitti ve yeni doğmuş bebeği yemliğe yatırdı. Aniden bebek bağırdı: "Bana Inigo (Ignacio) deyin." Ebeveynler tam da bunu yaptı. Çocuğun vaftiz babası da kraliyet mali işler sorumlusu Juan Velasco'ydu.
Askerlikten ayrıldıktan sonra, ihtiyaç sahibi bir aileden gelen vaftiz oğlunu alıp, Arevalo kasabasına yerleştirdi. Bu, Inigo'nun mahkemeye giden yolunu açtı. Büyüdüğünde Velasco onu Kral Ferdinand'ın maiyetinde bir uşak olarak atadı. Yıllar geçtikçe çocuk hünerli ve zarif bir saray mensubuna dönüştü. Kadınlara başarılı bir şekilde kur yaptı ve şövalye romanları okudu, ancak dövüş sanatlarına karşı değildi.
Romantik düşünceye sahip genç adam, saray hayatından hızla bıktı ve ağabeylerinin örneğini izleyerek, uzak bir akrabası olan Dük Antonio Manric-Najaro'nun önderliğinde askeri kariyer yapmaya karar verdi. Cesareti ve enerjisi sayesinde çok geçmeden Dük'ün ordusunun en parlak subayı olarak ün kazanmaya başladı.
1520'de İspanya, Navarre yüzünden Fransa ile savaş halindeyken Inigo Lopez, Navarrese'nin en önemli kalesi Pampeluna'nın komutanlığına atandı. Düşman birlikleri kaleyi kuşattı. Güçler eşit değildi ama inatçı subay teslim olma tekliflerini reddetti. Saldırı sırasında sol bacağından ağır yaralandı, bilincini kaybetti ve askerleri hemen teslim oldu. Komutanın cesaretine hayran kalan Fransız general Foix-Lespard, ona en yakın evlerden birine götürülüp tıbbi yardım verilmesini emretti ve ardından Loyola'ya gitmesine yardım etti.
Böylece 1521'in başında, uzun yıllar sonra Inigo Lopez askeri kariyerinden vazgeçmek zorunda kalacağını fark ederek kendini yeniden ailesinin çatısı altında buldu. Bacak düzgün bir şekilde iyileşmedi ve cerrah, düzeltmek için bacağın kırılmasını önerdi. O zamanlar bu tür operasyonlar anestezi olmadan yapılmasına rağmen hasta kabul etti. Kendisini korkutmaktan başka çaresi olmayan bu olaydan önceki gece, eski subay rüyasında hastayı bizzat iyileştireceğine söz veren Aziz Petrus'u gördü, çünkü onu bekleyen büyük şeyler vardı. İnigo'nun rüyasında aziz onuruna bir ilahi yazdığı ve bu ilahinin evdeki biri tarafından kaydedildiği iddia edildi.
Sabah Inigo, acı dolu operasyona tek bir inleme bile duymadan katlandı. Hareketsiz yatarak yeniden şövalye romanları okumaya döndü. Evdeki her şey okunduğunda, yapacak başka hiçbir şeyi kalmadığında, azizlerin hayatlarına başladı ve manastır tarikatlarının kurucularının - Aziz Domenik ve Aziz Francis - yaptıklarından memnun oldu. Otuz yaşındaki hidalgo'nun zihninde romanlar dini vahiylerle iç içe geçmişti ve Meryem Ana'nın münzevi ve şövalyesi olmaya karar verdi.
Inigo'nun coşkusunu gören akrabalar onu izledi. Ancak bu, eski subayın Mart 1522'de gizlice ebeveyn evini terk etmesini engellemedi. Inigo Lopez bir katıra bindi ve arayışında yardım bulmayı umduğu yol boyunca Montserrat manastırına doğru ilerledi. Yolda, bir sohbette Tanrı'nın Annesi hakkında saygısızca konuşan bir Moor ile tanıştı. Şövalye kılıcını çıkardı ve Leydisine saldıran kişinin peşine düştü, ancak kısa süre sonra sakinleşti ve yoluna devam etti. İleride yol çatallandı. Inigo'nun henüz hangi yolu seçeceğini bilmediğini söylemek gerekir - şövalye olarak mı kalacağız yoksa keşiş mi olacağız. Ve seçimi kadere bırakmaya karar verdi. Katırın dizginlerini bırakarak hangi yöne gideceğini endişeyle izlemeye başladı. Katır manastıra doğru ilerledi ve Inigo bunu Tanrı'nın bir işareti olarak gördü. Artık kendisini dine adamaya karar verdi.
Manastırda zırhını temizledi, giydi ve bütün gece Kutsal Meryem Ana heykelinin önünde dua ederek durdu ve ertesi sabah kılıcını şapelin sütunlarından birine astı ve pahalı hediyeyi verdi. bir dilenciye zırh. Paçavralar giymiş, iple kuşaklanmış eski şövalye, manastır hastanesine yerleştiği Manresa kasabasına taşındı.
Manastır kardeşleri, manastıra hiçbir şey ödemeyen ve kilise dogmalarını pek bilmeyen bu tuhaf yeni gelenle alay ettiler. Yeni gelen onlara hiç aldırış etmedi. Namazla geçirdiği oruç ve uykusuz gecelerle ciddî bir şekilde bedenini zedeledi. Ancak bu Lopez'e yeterli gelmedi. Manastırdan bir mağaraya çekildi ve burada alevlenen bilincinde görüntüler belirmeye başladı. Efsaneye göre Inigo ünlü eseri “Ruhsal Egzersizler”i burada yazdı. Tanrı'nın yardım ettiğine ve böylesine harika bir kitapla İncil'e bile ihtiyaç duyulmadığına ikna olmuştu. Felsefe yapan keşişin nasıl Engizisyonun eline geçmediğini söylemek zor. Büyük olasılıkla, bu tam olarak inziva ve o zamanın kavramlarına göre son derece doğru bir yaşam tarzı sayesinde oldu.
Çalışmasını tamamlayan Lopez, Kutsal Kabir'e saygı göstermek ve tüm Sarazenleri Hıristiyanlığa dönüştürmek için hac yolculuğuna çıkmaya karar verdi. Şubat 1523'te yola çıktı. İsa adına yalvararak Roma'ya ulaştı ve Kudüs'ü görmek isteyen diğer kişilerle birlikte hac yolculuğu için papanın onayını aldı.
O sıralarda İtalya'da veba salgını sürüyordu. Şehir ve köy sakinleri geceyi kimsenin geçirmesine izin vermekten korkuyordu. Hacılar istisna değildi. Sonuç olarak Lopez mucizevi bir şekilde aşırı fiziksel yorgunluk içinde Venedik'e ulaştı. Ve efsanenin dediği gibi, yalnızca kendisine görünen İsa Mesih, Cizvit tarikatının gelecekteki kurucusunun gücünü destekledi.
4 Eylül 1523'te Lopez nihayet Kudüs'e ulaştı. Her şeyden önce, tüm Hıristiyan türbelerinin önünde eğildi ve ardından Müslümanları Hıristiyan inancına dönüştürmek için bir lütuf almak üzere Fransisken Tarikatı'nın taşrasına (yerel şube başkanına) döndü. Hacıya eve gitmesini emretti ve ona planlarını gerçekleştirmesine izin vermeyecek bir dizi duruma dikkat çekti: diller konusundaki cehaleti, Müslüman gelenekleri ve teoloji konularında tam bir cehalet. Cesareti kırılan Lopez itaatkar bir şekilde Filistin'den ayrıldı ve Ocak 1524'te Venedik iskelesine ayak bastı.
Ancak huzursuz ruhu hâlâ maceralara susamıştı. San Marco şehrinde Venediklilere Hıristiyanlığı öğretmeye başladı. Lopez'e göre İsa'nın öğretilerini unutmuşlar. Ancak yerel ilahiyatçılar, hiçbir yerden gelmeyen bir hacının sadece okuma yazma bilmediğini ve onlarla rekabet edemeyeceğini kısa sürede kanıtladılar. Ancak Lopez geri adım atmadı. Otuz yaşındayken, mücadelede yoldaşlara sahip olmak için okumaya ve ardından manevi bir kardeşlik kurmaya karar verdi. Ancak çok az İtalyanca ve Latince bilen Inigo, yalnızca İspanya'da eğitim alabildi.
Sadece bir yıl sonra, Fransız kralı ile imparator arasında savaşın sürdüğü toprakları geçerek mucizevi bir şekilde anavatanına dönmeyi başardı. Bir kereden fazla bir casusla karıştırılmıştı ve bir keresinde askerler onu çırılçıplak soydular ve onu uzun bir süre kamplarında gezdirdiler, dilenci hacıların görkemli konuşmalarıyla alay ettiler.
Lopez, Barselona'da çocuklarıyla birlikte okul masasına oturdu ve aynı zamanda vaaz vermeye ve destekçi toplamaya başladı. Kısa süre sonra kendisine üç Katalan katıldı: Artiaga, Callistus, Katzers ve Fransız Navarre'dan Zhegan sayfası. İki yıl sonra beşi de yerel üniversitede okumak için Alcala de Genares'e taşındı. Lopez vaaz vermeye ve aşağılamaya devam etti. Kısa süre sonra tövbe edenler, tuhaf öğrencinin olağanüstü doğruluğuna inanarak ona akın etmeye başladı.
Alcala'da kahramanımız belli bir asil bayan Alienora Mascarenhas ile tanıştı. Görünüşe göre çok yakın bir ilişkileri vardı, çünkü aralarındaki canlı yazışmalar ancak tarikat başkanının ölümüyle sona erdi.
Portreye bakılırsa Lopez çok yakışıklıydı. Hayranları arasında çok sayıda kadının olması şaşırtıcı değil. Gezgin yaşam ve manevi kardeşlik hakkında yeterince hikaye dinleyen ikisi, evlerinden kaçmaya karar verdi. Büyük bir skandal patlak verdi ve itirafçı öğrenci Engizisyonun pençesine düştü. Ancak kısa süre sonra serbest bırakıldı, çünkü soruşturmacılar onu yalnızca bir cahil olarak görüyorlardı. Ancak korkan yoldaşları, kısa süre sonra Alcala'dan ayrılıp Salamanca'daki ünlü üniversiteye taşınan Lopez'i terk etti.
Aynı hikaye burada da tekrarlandı. Öğrenci yeniden oldukça popüler hale geldi ve pişmanlık duyan öğrencileri ona tekrar katıldığında Engizisyon beşini de tutukladı. Engizisyoncuların başı, Dominiklilerin büyük papazı Frias, sapkınlıktan şüphelenilenleri serbest bıraktı ve en büyüğüne retorik konusunda çok az becerisi olduğunu ve sapkınlığa düşebileceğini ilan etti. Lopez çok öfkeliydi. Ona göre Salamanca'da öğrenilecek hiçbir şey yoktu. Avrupa üniversitelerinin en eskisi olan Sorbonne'un bulunduğu Paris'e doğru yola çıktı. Ve korkan öğrenciler onu tekrar terk etti. İnatçı Lopez, basit eşyalarla dolu bir eşeğin eşliğinde Salamanca'dan Fransa'nın başkentine kadar yaya olarak seyahat etti. Ocak 1528'de yorgun gezgin nihayet Sorbonne'un kapılarını gördü.
O zamanlar Paris Üniversitesi olağanüstü bir nüfuza sahipti. Hatta rektörlüğü devletin siyasi işlerine müdahale ediyor ve genel kurullarda temsilcilerini bulunduruyordu. Burada asıl odak noktası elbette teolojiydi. Üniversite aynı zamanda Katolikliğin ve Papaların çıkarlarını da her zaman korumuştur.
Bütün bunlar, artık aile şatosundan sonra kendisine Loyola adını veren yeni öğrenciyi çok memnun etti. Paris'e giderken başına son derece önemli bir şey geldi. Sanki onun yeri değiştirilmiş gibiydi. Eksantrik tuhaflıklar ve öğretiler geçmişte kaldı. Düşünceli, temkinli ve ısrarcı bir öğrenci, Katolik Kilisesi'nin düşmanlarıyla savaşmak için dikkatli bir şekilde manevi bir kardeşlik yaratmaya çalışarak arenaya girdi. Bir tür sırrın varlığı, Loyola'nın öğreniminin başında Flanders ve İngiltere'ye ani seyahatinden de anlaşılıyor. Oradan zengin bir sadakayla döndü ama kimseye nerede olduğu ve ne gördüğü hakkında tek bir kelime bile söylemedi. Gizemli öğrenci pratikte üniversite profesörlerinin derslerine katılmadı, ancak teoloji alanında yüksek lisans derecesi aldı ve çalışmalarına Dominiklilerle devam etti.
Aynı zamanda Loyola olağanüstü bir belagat göstererek vaaz vermeye devam etti. Ancak asıl amacı öğrencileri çekmekti. Aldığı ilk üç öğrenci kısa sürede öğretmenlikten ayrıldı. Ama geri kalanlar daha şanslıydı. Bunlar şunlardı: Villaret'li genç rahip Lefebvre, felsefe öğretmeni Xavier, öğrenciler Lainez, Salmeron, Alphonse Bobadilla ve Rodriguez.
Bu öğrenciler, öncekilerin örneğini takip ederek onu bırakmasınlar diye, 15 Ağustos 1534'te, Meryem Ana'nın Ölümü gününde Montmartre zindanlarından birinde Loyola, onlardan bir yemin aldı. yoksulluk, iffet ve Filistin'e gitme yemini ve herhangi bir nedenle bu imkansızsa, kendisini Papa'nın emrine verme. Loyola öğrencileri artık mülklerini tasfiye etmek zorunda kaldı. Paris'ten ayrılmalarına izin vermekten korkan müstakbel tarikatın lideri, bu hassas görevi bizzat yerine getirmekte ısrar etti. 25 Ocak 1535'te Salamanca'dan ayrıldı.
Loyola İspanya'da iki yıl geçirdi. Orada mirasını fakirlere dağıttı, yoldaşlarının işlerini bitirdi ve bir sebepten dolayı Paris'e değil Venedik'e gitti. Büyük olasılıkla, mülk satışı sonucunda elde edilen önemli miktarda parayı yanında taşıyordu. Sonuçta, toplumunun faaliyetlerini desteklemek için paraya ihtiyaç vardı ve çok fazla.
8 Ocak 1537'de onun gibi düşünen insanlar Venedik'te Loyola'ya katıldı. Almanya'nın Protestan prenslerinin topraklarından İtalya'ya ulaştılar ve yol boyunca Lutherciler ve Kalvinistlerle anlaşmazlıklar yaşadılar. Onların parlak başarılarına ilişkin söylentilerin, dini rakiplerle mücadele etmenin yollarını boşuna arayan Papa III. Paul'un kulaklarına ulaşmayı başardığı iddia ediliyor.
Filistin'e gitmenin asıl niyeti unutuldu. Grup, destekçi toplamaya devam etti ve St. John ve St. Paul hastanelerinde yoğun bir şekilde çalışırken, Loyola kendisinden memnun olmayan Venedikli rahiplere vaaz verdi ve onlarla savaştı. Ancak Başpiskopos Caraffa, bu tür yetenekli vaizlerin yarattığı Theatine tarikatına katılacağını umarak onun tarafını tuttu. Ancak Loyola'nın başka planları vardı. Kendi düzenini yaratmaya çalıştı. Cemiyetin başı övgü dolu teklifi reddetti ve 24 Haziran 1537'de tüm üyeleri (o zamana kadar on üç kişi vardı, görünüşe göre bunun Mesih ile havariler arasında bir benzetme göstermesi gerekiyordu) hariç Zaten rahip rütbesine sahip olanlardan bazıları, Venedik'e gelen Dalmaçyalı bir piskopos tarafından törenle rahip olarak atananlardı. Loyola yerel din adamlarıyla temasa geçmekten korkuyordu.
Yeni üyeler toplamak için "savaş ekibinin" bir kısmını (öğrencilerine verdiği adla) gönderen Loyola, Napoli Krallığı'ndaki Monte Cassino Manastırı yakınlarına yerleşti. Bir süredir yoldaşlarına, Tanrı'nın kendisine yol gösterdiğini ve gizli niyetlerini ona açıkladığını telkin etmeye başladı. Efsaneler, Cizvitlerin gelecekteki başkanının vizyonlarıyla ilgili bir dizi mucizeyi kaydeder. Ve toplumun üyeleri, laiklere açıkça şunu söylemeye başladı: "Sapkınlıklara ve ahlaksızlıklara karşı savaşmak için İsa Mesih'in bayrağı altında birleştik, bu nedenle İsa Kardeşliğini oluşturuyoruz."
1538'in ikinci yarısında Loyola, cemiyetin iki üyesiyle birlikte, papayla görüşmek ve onu yeni düzenin ortaya çıkışını resmileştirmeye ikna etmek için Roma'ya gitti. Yolda arkadaşlarına, dua sırasında Kurtarıcı'nın kendisine göründüğünü ve şöyle dediğini duyurdu: "Roma'da sana iyilik yapacağım."
Her türlü manastır düzenine karşı olumsuz bir tutumu olan Paul III, Loyola'nın onun üzerinde olumlu bir izlenim bırakmasına rağmen uzun süre tereddüt etti. Onun da fikirleri hoşuna gitti. Bu nedenle Loyola'nın Roma'da kalmasına ve vaaz vermesine izin verdi. Ve o, müridleri Ebedi Şehir'e vardıklarında onları toplayıp şu meşhur sözleri söyledi: "Gökyüzü, bütün dünyayı vermek amacıyla Vaat Edilmiş Topraklara giden yolumuzu kapattı." Ve bir sonraki toplantıda hedeflerinden bazılarını açıkladı: “Biz şövalyeler, bizzat Tanrı tarafından tüm dünyayı ruhsal olarak fethetmeye çağrılıyoruz, bu nedenle kardeşliğimizin dünyanın sonuna kadar var olabilecek bir savaş gücü oluşturması oldukça gerekli. ”ve düzene “Toplum İsa” adını vermeyi önerdi. Loyola, cemiyetin tüzüğünü papaya gönderdi, o da çok sevindi ve 27 Eylül 1540'ta Cizvit tarikatını kuran bir boğayı imzaladı. Ve 22 Nisan 1541'de Loyola, St. Paul Kilisesi'nde yemin ederek kendisini tarikatın generali ilan etti.
Yeni düzenin tüzüğü, temelde çok daha önce geliştirilmiş olmasına rağmen, ancak toplum tarafından onaylandıktan sonra biliniyordu. Şimdi metinde tam olarak neyin ilk generalin yazarına ait olduğunu tespit etmek zor, ancak Cizvit yasasının ruhunun ve lafzının ona ait olduğu kesinlikle açık. Ve onun sayesinde, Katoliklik pratiğinde bilinçli olarak hem siyasi hem de manevi mutlak hakimiyet için çabalayan bir "kara papa" ortaya çıktı.
Bu hedefe ulaşmayı sağlayan araçlar hakkında ciltler dolusu kitap yazıldı ve bunları kısa bir yazıyla sunmak mümkün değil. Bir Cizvitin yalan söylemesine ama zihinsel olarak gerçeği kendi kendine söylemesine olanak tanıyan ünlü "zihinsel çekince" ilkesini hatırlamak yeterli olacaktır.
Tarikatın generali resmi olarak ve aslında ömür boyu seçilmiş bir tirandı. Tüm Cizvitlerin birbirlerine göz kulak olması gerekiyordu. Her Cizvit amirine düzenli olarak rapor veriyordu. Tüm bilgiler, herkesin düşündüğü ve yaptığı her şeyi bilen tarikatın generaline aktı.
Loyola'nın yarattığı organizasyonda özel bir yer, bir kişiyi amirinin emirlerine her konuda itaatkar bir fanatik haline getiren orijinal bir teknoloji olan, genel halk tarafından çok az bilinen Cizvit kişilik oluşum sistemi tarafından işgal edildi. Loyola, her Cizvit'in çalışmasını zorunlu kıldığı, zaten iyi bilinen "Spiritüel Egzersizler" incelemesini buna adadı. Günahları incelemek için çeşitli yöntemler, itiraf kuralları, dualar, kendi içinde dindar düşüncelerin nasıl uyandırılacağına dair tavsiyeler vb. içerir. Kişi, onları çevreleyen alan olan Mesih ve Tanrı'nın Annesinin görüntülerini uyandırmalı, onların seslerini duymaya çalışmalı ve Konuştukları kelimeleri anlayın, kıyafetlerine dokunun ve öpün. Cehennemi düşünmek için de talimatlar vardı: Onu uzunluğu, genişliği ve yüksekliğiyle alevler içinde hayal etmelisiniz; acınası çığlıklar ve inlemeler, delici çığlıklar, küfürler duymak; kükürt, katran ve her türlü çürük kokusu; günahkarların döktüğü gözyaşlarının en acı tadını hissedin; her şeyi tüketen bir alevin sıcaklığı... Egzersizler dört hafta boyunca günde beş kez, birer saat yapılacaktı. Aynı zamanda yaraların kemiklere ulaşmaması için kendine işkence yapmak ve zincir takmak gerekiyordu. Sadece mentorla iletişim kurmak mümkündü. Ama hepsi bu değildi. Sözde "ölüm düşüncesi" reçete edildi - kişinin kendi cenazesi, yeraltındaki tabuttaki hisleri hayal etmesi, kendi vücudunun çürümesini gözlemlemesi. Böyle bir sistemle, kişi çok geçmeden halüsinasyonlar görmeye başlar, bu da nihayetinde ruhunu tamamen köleleştirmeyi ve bir kişinin doğal kişiliğini, istekleri tamamen üstlerine tabi olacak başka bir yapay kişiyle değiştirmeyi mümkün kılar. sıralamada en yüksek sıralarda yer alıyor. Eski Cizvit A. Tondi'nin şöyle yazmasına şaşmamalı: "Burası kuklalar ve otomatlar okulu." Tarikata girişte, kırk günlük eğitimin tamamlanmasının ardından ve ardından sekiz gün boyunca her yıl tam bir manevi egzersiz döngüsü gerçekleştirildi. Bu, bir insanı hayatı boyunca istenen durumda tutmayı mümkün kıldı.
Tarikatın generali tarafından onaylandığı andan itibaren, Loyola'nın hayatı aslında tarikatın ilk tarihinin bir parçası olup, yavaş yavaş güneşteki yerini kazanmış ve bu dönemde zaten önemli sonuçlar elde etmiştir. İlk generalin gizli etki mekanizmaları hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyor. Tüm Katolik ülkelere ve hatta Hindistan'a nüfuz eden öğrencilerinin başarıları hakkında daha çok şey yazılıyor. Ancak tarikatın emirlerinin onları Loyola'nın yol gösterici eline bağımlı kıldığı açıktır.
Ancak o günlerde bile düzenin muhalifleri vardı. 1555 yılında Loyola'nın uzun süredir düşmanı olan Kardinal Caraffa, IV. Paul adı altında Roma Katolik Kilisesi'nin tahtına çıktı. Emri desteklemeyi bıraktı. Bunun eski generalin fiziksel ve zihinsel durumu üzerinde olumsuz bir etkisi oldu. Ve 1556'da Romalıları yok eden bir tür salgın onu 31 Temmuz'da mezarına götürdü. Ancak onun buluşu hayatına devam etti ve hala hayatta, hayırseverlik ile birlikte devletlerin ve insan topluluklarının derinliklerindeki gizli çalışmalarını sürdürüyor.
Yazarın kitabındanIgnacio Palacios-Huerta Haziran 2010 Eğer Uruguaylı Diego Forlán Cuma günü Gana'ya penaltı atarsa topun nereye gideceğini görebiliriz: önceki penaltı vuruşunun karşı köşesine. Forlan'ın bir modeli var: Bir kez
Ignatius de Loyola, Ignacio (İspanyolca: Ignacio (Íñigo) López de Loyola, Baskça: Ignazio Loiolakoa). 23 Ekim 1491'de Azpeitia'da doğdu - 31 Temmuz 1556'da Roma'da öldü. Katolik azizi, İsa Cemiyeti'nin (Cizvit tarikatı) kurucusu.
1491 civarında Bask eyaleti Guipuzcoa'daki Loyola Kalesi'nde doğdu. Vaftiz sırasında kendisine Inigo (Baskça: Iñigo) adı verildi. Dönüşümden sonra, Ignatius (İspanyolca: Ignacio) adını aldı ve göksel hamisi olarak Antakyalı Aziz Ignatius'u seçti. Belki de Miguel de Cervantes'in aynı adlı romanında Don Kişot'un prototipi olmuştur. 31 Temmuz Anma Günü.
Kendisi eski bir Bask ailesinden geliyordu. Belgelenmemiş verilere göre 13 çocuğun en küçüğüydü. Inigo 14 yaşındayken yetim kaldı ve ağabeyi onu Arevallo'ya, Kastilya sarayının saymanı John Velazquez'in yanına gönderdi. Orada Inigo bir sayfa görevi gördü. Yetişkinliğe ulaştıktan sonra askerlik hizmetine girdi. Daha sonra Fr.'ye gençliğinden bahsetti. Gonzales de Camara'ya o dönemde kendisini şu sözlerle tanımladı: "Görünüşüme dikkat eden, kadınlarla başarıya açgözlü, kur yapma konusunda cesur, namus meselelerinde seçici, hiçbir şeyden korkmayan, kendi hayatına ucuza değer veren ve diğerleri ise lükse düşkündüm... »
1521 yılında Inigo de Loyola, André de Foix komutasındaki Fransız ve Navarrese birlikleri tarafından kuşatılan Pamplona'nın savunmasında yer aldı. Şehirde düşman tarafına geçen çok sayıda Navarre'lı vardı ve şehir yetkilileri teslim olmaya karar verdi. 20 Mayıs 1521'de Andre de Foix şehre girdi. Kralına sadık kalan Iñigo, bir avuç askerle birlikte kaleye çekildi. Kuşatma 21 Mayıs'ta başladı. Yıllar sonra, "Saldırı zaten oldukça uzun sürmüştü, bacaklarımın arasından kayan bir top mermisi bana çarptı ve birini yaralayıp diğerini kırdı" dedi. Gonzales de Camara. Bundan sonra savaş oldukça çabuk sona erdi. Sonraki on gün boyunca Pamplona'daydı. Fransızlar onun cesaretine saygı duydu, Inigo Fransız doktorlar tarafından tedavi edildi ve ardından bir sedye üzerinde babasının şatosu Loyola'ya taşındı.
Kısa süre sonra yolculuk sırasındaki titremenin sağlığını etkilediği anlaşıldı ve doktorlar çok zor bir ameliyat daha yapmak zorunda kaldılar, ardından her geçen gün daha da kötüleşti. 24 Haziran'da, Vaftizci Yahya'nın günü, artık iyileşeceğine inanmayan doktorlar, Inigo'ya itiraf etmesini tavsiye etti. Loyola ailesinin koruyucu azizi olarak kabul edilen Aziz Petrus gününün arifesinde, Inigo cemaat ve dua aldı. Gece boyunca ani bir gelişme oldu ve ertesi gün tehlikeden kurtuldu. Ancak kemik gerektiği gibi iyileşmedi ve ameliyatın öncekilerden daha uzun ve daha acı verici bir şekilde yeniden yapılması gerekti. Sonraki iyileşme döneminde Inigo, okuması için ona şövalyelik romanları getirmelerini istedi. Ancak kalede roman yoktu - aile kütüphanesinde yalnızca Carthusian Rudolf'un "İsa Mesih'in Hayatı" ve bir cilt "Azizlerin Yaşamları" saklanıyordu.
Orada ne olduğunu okumam gerekiyordu. Ve bu kitaplarda kahramanlığı keşfetti: “Bu kahramanlık benimkinden farklı ve benimkinden daha yüksek. Gerçekten bunu yapabilecek kapasitede değil miyim? Inigo, Azizlerin Hayatı'ndan birkaç sayfa okuduktan sonra ruhunu anlaşılmaz bir huzurun ele geçirdiğini, şöhret ve aşk hayallerinin ise kendisini boş hissetmesine neden olduğunu fark etti ve şaşırdı. “İçimde iki karşıt ruh iş başında. Birincisi kafamı karıştırdı: Şeytandandır. İkincisi beni sakinleştiriyor: Allah'tandır.” Carthusian sözleşmesini getirmesi için Burgos'a bir hizmetçi gönderir ve bu belgeyi dikkatle inceler.
Mart 1522'de Ignatius Kudüs'e hac yolculuğu yapmaya hazırlandı. Ama önce, Meryem Ana'nın mucizevi heykelinin saklandığı Barselona yakınlarındaki dağlık bir Benedictine manastırı olan Montserrat'a (İspanyolca: Montserrat) gittim. Yolda bekaret yemini etti. Manastırdan çok da uzak olmayan Igualada şehrinde bir tövbecinin paçavralarını, bir asayı, bir matarayı ve tabanı ip olan keten ayakkabıları satın aldı. 21 Mart 1522'de Montserrat'a geldi ve üç gününü tam bir itirafa hazırlanmak için harcadı. 24 Mart'ta (Müjde'den bir gün önce) itiraf etti, paçavralara dönüştü, kıyafetlerini bir dilenciye verdi ve "Gece Nöbeti"ne başladı ("Şövalyelikten önce gelen, abdest, itiraf, cemaat, kutsamalardan oluşan Gece Nöbeti") ve kılıcın sunumu). Bütün gece Kutsal Bakire'nin heykelinin önünde şapelde durdu, bazen diz çöktü, ancak oturmasına izin vermedi ve şafak vakti silahlarını - bir kılıç ve bir hançer - onu itiraf eden keşişe teslim etti. ve şapelde adak olarak asılması istendi. Artık kendisini Cennetin Kraliçesi tarafından şövalye ilan edilmiş olarak görüyordu.
Güneş doğarken Montserrat'tan indi ve küçük Manresa kasabasında durdu. Orada, Cardener Nehri kıyısında, Roma su kemerinin yakınında tenha bir mağara buldu ve bu tenha yerde birkaç gününü dua ederek geçirmeye karar verdi. Sadakayla yaşadı, sıkı oruç tuttu, sabahları ayinlere gitti, yerel hastanede hastalara baktı ve akşamları katedralde dua etti. Kısa süre sonra hastalandı ve bir Dominik manastırına sığındı. Burada manevi bir kriz yaşadı: İlk başta, Montserrat'taki itirafta önceki tüm günahlarından gerçekten tövbe ettiğine ve hayatında işlediği tüm günahları bir kez daha hatırlamaya çalıştığına dair şüpheler ortaya çıktı. Hatırladıkça kendine daha önemsiz ve değersiz göründü. İtiraf işe yaramadı. İntihar etme eğilimi vardı.
Bir noktada Ignatius bu şüphelerin nereden geldiğini ve ruhunda nasıl bir etki yarattığını düşündü ve sonra bilinçli olarak artık geçmiş günahlarını itiraf etmemeye karar verdi: "Anladım ki" dedi daha sonra, "böyle bir itirafın eylem içerdiğini. "kötü ruh." Bundan kısa bir süre sonra Ignatius, Kardener Nehri kıyısında uzaktaki bir kiliseye doğru yürürken durdu ve suya baktı. “Zihnimin gözleri açılmaya başladı. Bu bir vizyon değildi ama hem manevi hem de inançla ilgili birçok şeyin yanı sıra beşeri bilimlere dair anlayış bana verildi ve o kadar büyük bir açıklıkla... Şunu söylemem yeterli ki, büyük bir anlayış ışığı aldım, Yani hayatım boyunca Tanrı'dan aldığım tüm yardımları ve edindiğim tüm bilgileri toplarsanız, bana öyle geliyor ki bu, bu tek vakada aldığımdan daha az olur. Bana sanki bambaşka bir insan olmuşum gibi geldi… Bütün bunlar en fazla üç dakika sürdü.” Kendisi için çok zor geçen 1522 kışını Manresa'da geçirdi.
28 Şubat 1523'te Ignatius, İtalya'ya yelken açmak ve Kudüs'e hac yolculuğu yapmak için oradan Barselona'ya gitti. Gemiyi beklerken Manresa'dakiyle aynı hayatı yaşadı: dua etti, hastanelerde acı çekenlerle ilgilendi ve sadaka topladı. 23 Mart 1523'te İtalya'ya doğru yola çıktı ve beş gün sonra Cenova'ya vardı, oradan da Roma'ya gitti. Papa VI. Adrian'ın onayını aldıktan sonra yürüyerek Venedik'e doğru yola çıktı ve 15 Haziran sabahı erkenden yola çıktı. 1 Eylül'de gemi, hacıların Fransiskenler tarafından karşılandığı Kutsal Topraklara ulaştı ve daha sonra onları iki hafta boyunca Kudüs, Beytüllahim ve Ürdün'de gezdirdi. Ignatius, Fransiskanların başrahibinden bir ricada bulundu: "Baba, geri kalan günlerimi manastırında geçirmek istiyorum." Başrahip kabul etti, ancak Fransisken eyaleti bu talebi reddetti ve Ignatius tekrar Barselona'ya döndü.
Havarisel faaliyet için bilginin gerekli olduğunu fark etti. Bu nedenle 33 yaşımda ilkokulda çocuklarımla birlikte Latince öğrenmeye başladım. Latince öğretmeni Jerome Ardevol ona ücretsiz olarak ek dersler verdi ve iki yıl sonra öğrencisine artık üniversitedeki dersleri dinleyecek kadar bilgi sahibi olduğunu açıkladı. Mayıs 1526'da Ignatius, Barselona'ya beş yüz kilometre uzaklıkta bulunan Alcala'ya (üniversite oradaydı) yürüyerek gitti.
Barselona'da olduğu gibi Alcalá'da da üniversitedeki eğitimine ek olarak çocuklara ilmihal öğretti ve kendisine yardım için başvuran herkese talimat verdi. Bu bağlamda Ignatius aleyhine bir ihbarda bulunuldu, tutuklandı ve 42 günlük hapis cezasının ardından, aforoz edilme ve krallıktan ebediyen ihraç edilme tehlikesi altında ders vermesini ve vaaz vermesini yasaklayan bir cümle açıklandı. Üç yıl sonra, bir hakimin veya genel vekilin izin vermesi halinde yasağın kaldırılması mümkün olacak. Toledo Başpiskoposu, Ignatius'un Alcala'da kalmamasını ve çalışmalarına Salamanca'da devam etmesini tavsiye etti. Ancak Salamanca'da bile Ignatius, gelişinin hemen ardından Dominik manastırına bir röportaj için davet edildi ve Alcala'da verdiği Ruhsal Egzersizler hakkında sorular sorulmaya başlandı. Dava kilise mahkemesine gönderildi. Yargıçlar öğretisinde herhangi bir sapkınlık bulamadılar ve 22 gün sonra serbest bırakıldı. Bundan sonra Ignatius İspanya'dan ayrılmaya karar verdi ve Paris'e gitti.
Ignatius 1528'de Paris'e vardığında 35 yaşındaydı. Eğitimine yeniden sıfırdan başlamaya ve Latince'nin temellerini sürdürmeye karar vererek Montagu'nun okuluna girdi ve Ekim 1529'a kadar orada kaldı. Daha sonra felsefe okumak için St. Barbara'ya girdi. 1532'de, dört yıllık eğitimin ardından, Noel'den kısa bir süre önce sınavı geçti ve akademik bir derece aldı.
Şubat 1533'te Ignatius dilbilgisi alanında başka bir sınavı geçti ve ardından Aristoteles üzerine bir yorum kursuna katıldığına dair kanıt sunarak, bir dizi sınav ve Kilise'de düzenlenen halka açık bir tartışmanın ardından aritmetik, geometri ve astronomi okudu. Yoksul St. Julian, yüksek lisans derecesi aldı. Artık hem Paris'te hem de dünyada "öğretme, tartışmalara katılma, tüm okul ve öğretmen eylemlerini belirleme ve gerçekleştirme" hakkına sahipti. Geriye sadece doktorluk sınavını geçmek kalmıştı. Ancak bu sınavdan önce Ignatius, Dominiklilerden teoloji dersleri de alıyordu. Doktora sınavı 1534'te Lent sırasında yapıldı, Ignatius'a bir derece verildi ve bir doktor başlığı verildi: püsküllü süslenmiş kare üstlü siyah yuvarlak bir başlık.
Ignatius, Paris'te öğrenim gördüğü yıllarda Peter Favre, Francis Xavier, Diego Lainez, Alfonso Salmeron, Nicolas Bobadilla ve Simon Rodriguez ile tanıştı. Her birine Ruhsal Egzersizler öğretti. Hepsi Mesih'e hizmet etmeye adanmış bir grup yaratma arzusuyla birleşti.
15 Ağustos 1534'te, Kutsal Meryem Ana'nın Montmartre'deki Ölümü gününde, Aziz Dionysius Kilisesi'nde, Peter Favre'nin hizmet ettiği ayin sırasında yedisi de açgözlülük ve iffet yemini etti. ve Kutsal Topraklarda misyonerlik çalışmaları. Son yemini 1 Ocak 1538'den önce yerine getirmek mümkün değilse, Roma'ya giderek Vatikan'ın emrine verilmesine karar verildi. Ama önce herkesin eğitimini bitirmesi gerekiyordu.
1535'te Ignatius ciddi şekilde hastalandı. Paris'i terk edip İspanya'ya dönmek zorunda kaldı. Kendini daha iyi hissederek yaya olarak Venedik'e gitti ve 1535 yılı sonunda oraya vardı. Burada yoldaşlarını beklerken teoloji çalışmalarına devam etti. Geri kalanı 18 Ocak 1537'de Paris'ten geldi. Yılın bu zamanında Venedik ile Filistin arasında iletişim yoktu ve daha iyi günlerin geleceği beklentisiyle hepsi hastanelerde çalışmaya karar verdiler. O zamana kadar beş kişi daha topluluğa katılmıştı. 24 Haziran 1537'de Ignatius ve yoldaşları rahip olarak atandılar.
Venedik ile Türkiye arasında savaşın çıkması nedeniyle Filistin'e yelken açmak imkansız olduğundan Montmartre'da yapılan yemin onları Roma'ya gitmeye mecbur bıraktı. 1537'de, bir dinleyici kitlesinin ardından Papa III. Paul, Laines ve Peter Favre'yi Roma Üniversitesi'nde teolojik konularda ders vermeleri için görevlendirdi. Halk yeni vaizleri isteyerek dinledi, ancak kardinaller ve aristokrasi onlara karşı zulme başladı. Ignatius, Papa III. Paul ile kişisel bir görüşme ayarladı ve bir saat süren görüşmenin ardından Papa, Ignatius ve yoldaşlarını desteklemeye karar verdi.
1538 Noel Günü, Roma'daki St. Mary Magna Kilisesi'nde Ignatius ilk ayinini kutladı.
1539'da Ignatius ve yoldaşları şu soruyla karşı karşıya kaldılar: Sırada ne var? Resmi olarak bir topluluk - yeni bir manastır düzeni - oluşturmaya karar verildi. Aynı yıl Ignatius, Papa III. Paul'e Kurumları sundu; gelecekteki Kuralın bir taslağı; burada itaat, iffet ve açgözlü olmama şeklindeki üç standart yemine ek olarak dördüncüsü eklendi: Tanrı'ya doğrudan itaat yemini. Kutsal Babamız. 27 Eylül 1540'ta, yeni tarikatın tüzüğü - İsa Cemiyeti - papalık boğası "Regimini militantis ecclesiae" tarafından onaylandı.
Lent 1541 sırasında, Ignatius Loyola tarikatın ilk üstün generali seçildi ("general" olarak kısaltılır).
Bu yıllarda Ignatius, tarikatın faaliyetlerini koordine etti, "Anayasa"yı yarattı ve "Otobiyografiyi" yazdırdı.
31 Temmuz 1548'de Papa III. Paul tarafından onaylanan Aziz Ignatius'un "Ruhsal Egzersizleri" ("Exercitia Spiritualia"), vicdan muayenesi, meditasyon, tefekkür, sözlü ve zihinsel duanın bir birleşimidir. Egzersizler dört aşamaya ayrılmıştır - haftalar ("hafta" adı oldukça keyfidir; uygulayıcının başarısına bağlı olarak her hafta kısaltılabilir veya artırılabilir). İlk hafta bir arınma haftasıdır (vita purgativa). Bu dönemde kişi, dünya tarihinde ve kişisel yaşamında işlediği günahları hatırlayarak "birincil dönüşüme ulaşmak" için çaba gösterir: günah durumunu terk etmek ve lütuf bulmak. İkinci hafta aydınlatıcıdır (vita illuminativa), İsa'nın doğuşundan kamu hizmetinin sonuna kadar olan dünyevi yaşamı üzerine dua dolu düşüncelere ayrılmıştır. İkinci hafta, belirli bir yaşam seçimi için Mesih'i takip etme çağrısına bir yanıt olarak bir karara hazırlık olarak görülüyor. Üçüncü hafta, Mesih'in acı çekmesi ve çarmıhtaki ölümüyle birleşmesidir. Böylece uygulayıcı Mesih'le birlikte dirilebilmek için Mesih'le birlikte ölür. Dördüncü hafta - Diriliş ve Yükseliş. Tüm haftaların manevi meyvesi, Tanrı'daki her şeyi ve her şeydeki Tanrı'yı sevmeyi mümkün kılan aşkı bulma uğruna (contemplatio ad amorem) en yüksek tefekkürde yatmaktadır.
Loyola'lı Ignatius'un en sevdiği dua:
Anima Christi, beni kutsa. Corpus Christi, beni kurtar. Sanguis Christi, beni sarhoş et. Aqua lateris Christi, lav beni. Passio Christi. beni rahatlat. Ah kemik lesu, beni dinle. Intra tua vulnera beni terk etti. Ayrılmama izin vermiyor. Ab hoste maligno beni savun. Hora mortis meae voca me. Ve ben buradayım, ancak Sanctis'in saecula saeculorum'da saygınlığı var. Amin.
İsa'nın Ruhu, beni kutsallaştır.
İsa'nın bedeni, kurtar beni.
İsa'nın kanı, bana içki ver.
İsa'nın tarafının suyu, beni yıka,
Mesih'in tutkusu, beni güçlendir.
Ey iyi İsa, dinle beni:
Sakla beni yaralarında.
Beni senden ayırma.
Beni kötü olandan koru.
Ölüm saatimde ara beni,
Ve sana gelmemi bana emret,
Böylece azizlerinle
Seni övüyorum
sonsuza kadar.
Amin.
Kökeni ve çocukluk. Ignatius Loyola, 24 Ekim 1491'de Bask ülkesinin Gipuzkoa eyaletindeki Azpeitia şehrinde, ebeveynlerinin mülkiyetinde olan Loyola kalesinde doğdu. Eski ve asil bir aileden geliyordu ama fakirdi. Ignatius'un 14 kişilik bir ailenin 13'üncü çocuğu ve üst üste yedinci oğlu olması ilginçtir. Mevcut primogeniture ilkesine göre, yani gayrimenkulün yalnızca en büyük oğula miras kalması, gelecekte Ignatius'a hiçbir şey kalmadı. Doğduğunda kendisine aile kalesine ait olması nedeniyle Inigo de Oñas adı, Loyola soyadı verildi ve daha sonra Ignatius adını aldı. Babası Senor Beltran Ibáñez de Oñas, annesi Senora Maria Sanchez de Licona, yine Bask ülkesinden soylu bir aileye mensuptu. Çocukluğunun, İber Yarımadası'nın Moors etkisine en az maruz kalan kısmı olan İspanya'nın kuzeyinde geçirdiğini belirtmekte fayda var. Burada Hıristiyan inancı Gotlar zamanından beri yaşamış ve gelişmiştir.
Anne ve babasını erken kaybetti. Annesi 1506 veya 1507'de öldü, babası da daha önce ölmüştü.
Ailesi soylu olduğundan Inigo çocukluğunda bir uşak oldu; Kastilya'nın mali işler sorumlusu Juan Velazquez aracılığıyla saraya geldi. Hizmetine Kastilya Kralı I. Isabella'nın kocası Aragonlu II. Ferdinand'ın sarayında başlar. Ve burada hizmeti herhangi bir özel fark olmaksızın devam etti.
Askerlik. Pamplona'nın Savunması.
Zaman geçtikçe Inigo, Ferdinand'ın sarayında şövalye oldu ve aynı zamanda onun pozisyonundaki bir adam için sıradan bir hayat yaşadı. Tüm şövalye eğlenceleri ona yabancı değildi. Kendisinin de söylediği gibi kadınlar konusunda büyük başarı elde etti. Ve aynı zamanda oldukça fazla mücadele etti.
1521'de Pamplona'nın savunucusu olur. Fransa ile İspanya arasında sınır bölgesi Navarre yüzünden savaş sürüyor. Ve böylece Inigo de Loyola liderliğindeki Pamplona savunması hayatında bir dönüm noktası olur. Şehirde Fransızların tarafına geçen çok sayıda Navarrese vardı, bu yüzden Inigo şehri teslim etmeye karar verdi ve kendisi ve birlikleri kaleye çekildi. Bu 20 Mayıs 1521'de gerçekleşti ve ertesi gün, yani 21 Mayıs'ta düşman, İspanyolların kendilerini kilitlediği kaleyi kuşatmaya başladı. Fransız üstünlüğü eziciydi, ancak Inigo de Loyola liderliğindeki İspanyol askerleri Fransız saldırısını cesurca durdurdu. Kuşatma yeterince uzun sürdüğü bir noktada Inigo ciddi şekilde yaralandı. Kabuk bacaklarının arasına uçtu, birini kırdı ve diğerini hafifçe sakatladı. Sonunda kale teslim oldu, ancak Fransızlar şövalye ruhuyla hareket etti. Inigo'nun cesaretini ve cesaretini fark ederek onu doktorlarına teslim ettiler ve ardından onu bir sedyeyle Loyola Kalesi'ne taşıdılar.
Dine giriş.
Şiddetli yarası olan Inigo gerekli ameliyatı geçirdi. Zaten ailesinin şatosunda bu ameliyatı geçiriyor. Bütün bunlar aylar sürüyor, dayanılmaz acı ve ıstıraplarla dolu, anestezi yok, ilaç çok zayıf. Ameliyat başarısız oldu, kemik hatalı bir şekilde iyileşti ve Inigo bacağını tekrar kırmaya karar verdi. Inigo de Loyola'nın o zamanlar nasıl bir eziyete katlandığını hayal etmek zor; fiziksel acının yanı sıra, onun artık sakat olduğu da anlaşılmıştı. Muhtemelen her türlü fiziksel acıya dayanabilirdi ama artık çaresiz olduğunun farkına varması onu en çok etkilemeliydi. Sonuçta o bir şövalye! Kadınların kalplerinin fatihi ve cesur savaşçı! Artık tüm bunlar asla geri dönmeyecek.
Loyola Kalesi'nde, bu acılar sırasında ona şövalyelik romanları getirmesini, okumasını, dikkatini dağıtmasını, can sıkıntısını gidermesini istedi. Ama onlar orada değildi ama İncil ve Azizlerin Yaşamları vardı. Bu kitapları okumak onu ciddi anlamda büyüledi. Ve kesinlikle bu görünüşte çıkmaz yaşam durumundan bir çıkış yolu buluyor. Şövalye hizmeti, ancak krala değil, Mesih'e - bunu kilise tarafından kanonlaştırılan azizlerin örneklerinde görüyor. Bu hizmette onun cesareti, yiğitliği ve karizması işe yarayacaktır.
Montserrat'a hac yolculuğu.
Montserrat, Katalonya'nın merkezinde, Barselona yakınlarında, Aziz Benedict Tarikatı'na ait bir manastırdır. Ana tapınağı Kara Meryem Ana'dır. 12. yüzyılda abanozdan oyulmuş olan bu Meryem Ana heykeli, tüm yüzyıllar boyunca hacıların ilgisini çekmiştir. Manastırın özelliği, deniz seviyesinden 720 metreden daha yüksek bir rakımda, kayaların arasında erişilemez konumudur.
Sakat bacaklarının üzerinde bu manastıra tırmanarak nasıl bir tür ritüel gerçekleştirdiği ve şövalyelerin kalbin seçilmiş hanımına hizmet etmesi gibi, Meryem Ana'ya şövalye hizmet yemini ettiği bilinmiyor. Artık hayal ettiğimiz şövalyeye değil, paçavralar içindeki gezgin bir keşiş gibi görünüyor.
Oradayken, daha sonra vaazlarının temelini oluşturacak ve daha sonra İsa Cemiyeti'nin tüzüğünü oluşturacak düşünceler onda olgunlaşmaya başladı. Bunlar manevi mükemmelliğe nasıl ulaşılacağı, Tanrı'ya nasıl hizmet edileceği ve benzeri düşüncelerdir. Ayrıca herkese tam olarak nasıl hizmet etmesi gerektiğini anlatmak istiyordu. Sadece kendisine hizmet edip oraya hizmet etmiyor, hayır başkalarına öğretiyor, talimat veriyor, “nasıl yapılması gerektiğini” gösteriyor. Daha sonra, taraftarları dünya çapında hala mevcut olan bütün bir pedagojik sistem geliştirecekti.
Ignatius sürekli olarak kendini kırbaçlamak ve kendini aşağılamakla meşguldü, katı oruç tutuyordu, hastalarla ilgileniyordu, günahlardan korkuyordu ve itiraf ediyordu. Bütün bunları içtenlikle yaptı elbette, Loyola Kalesi'ndeki acılardan kaynaklanan fanatizmin büyük bir payı vardı onda.
Ignatius'un 1522'nin sonunda yaşadığı Montserrat yakınlarındaki küçük Manresa köyünde bir vizyon gördü ve "büyük anlayış ışığını" aldı. Artık gerçek inancı, Katolik Kilisesi'ni, Tanrı'nın yeryüzündeki doğrudan temsilcisi olan Papa'yı savunması gerektiğinden artık şüphe duymuyor.
Kudüs'e Hac.
1523'ün başında Ignatius, pek çok kafirin, yani Müslümanların bulunduğu Kutsal Topraklara gider. Aynı zamanda eğitimsizdir ama bu arada Tanrı, İsa Mesih ve Meryem Ana ile bizzat iletişim kurduğunu söyler. Bütün bunlar diğerleri arasında şüphe uyandırıyor. Kudüs'te kutsal topraklarda bir manastırda kalma isteği reddedilir. İspanya'ya döner. Bu sırada tuhaf davranışları Engizisyonun dikkatini çekti.
Engizisyon.
Eğitim alması gerektiğini anlıyor. Ignatius, Alcala de Henares Üniversitesi'nde Latince okuyor. Ve aynı zamanda sürekli olarak vaaz veriyor ve isteyen herkesle iletişim kuruyor. Ve Engizisyon onu tutuklar, ancak eylemlerinde ve konuşmalarında sapkınlık görmeyince serbest bırakır. Ignatius, kaderi baştan çıkarmamak için Alcala'dan ayrılır ve Salamanca'ya gider. Salamanca'da yine cezalandırıcı kilise organıyla ilişkileri var. Bunun sonucunda Paris'e gitmeye karar verir.
Paris.
Sakat bacaklarıyla Paris'e yürüdüğünü belirtmekte fayda var. Ve bunun için bu arada Pireneleri geçmeniz gerekiyor. Ignatius'un kendini kırbaçlaması durmuyor. Yeniden Latince öğrenmeye başlar ve aynı zamanda çevresinde bir daire gibi bir şey toplanır. Sıra dışı davranışlarıyla dikkat çekiyor. Sonunda İlahiyat Ustası unvanını aldı - zaten vaaz verebiliyor.
Paris'te Francis Xavier, Jacob Lainez, Pierre Emile Lazare Favre, Alfonso Salmeron ve diğerleri gibi insanlar, daha sonra İsa Cemiyeti'nin kurucularından biri olacak olan Ignatius'un etrafında toplandılar. Ve uzun bir sohbetin ardından onları birbirine daha da yaklaştıracak bir şey olur. 15 Ağustos 1534'te Montmartre'de bir kilisede toplanıp misyonerlik göreviyle Filistin'e gitme yemini ettiler, ayrıca iffet ve yoksulluk yemini ettiler. Ama şimdilik hepsinin eğitimlerine devam etmesi gerekiyordu.
Venedik, Roma, İsa Cemiyeti'nin kuruluşu.
1537'de Loyola'nın arkadaşları oradan Filistin'e gitmek ve orada hizmet etmeye adamak için Venedik'te toplandılar. Denize açılma fırsatını beklerken hastanelerde çalıştılar, acı çekenlere yardım ettiler, vaaz verdiler. Ancak Akdeniz'in sularında çıkan savaş, onların Kutsal Topraklara yelken açmasına izin vermedi. Roma'ya gitmem gerekiyordu. Bu zamana kadar Ignatius Loyola zaten rahip olarak atanmıştı. Roma'da Loyola ve yoldaşları vaaz vermeye başlar ve büyük başarı elde eder, insanlar onların konuşmalarını dinlemeyi gerçekten sever. Loyola'nın popülaritesi artıyor ve Papa'nın huzuruna çıkmak mümkün oluyor.
Bu dönemde Reformasyon ile Karşı-Reformasyon arasındaki mücadele tüm hızıyla sürüyordu. Luther'in fikirleri giderek daha popüler hale geliyor. Katolik Kilisesi hızla konumunu kaybediyor. Görünüşe göre Loyola, Papa III. Paul ile yaptığı görüşmede, ana fikirlerinden biri Katolik Kilisesi'nin savunulması olacak bir düzen yaratma konusundaki fikirlerini dile getirdi. Böylesine zor bir dönemde bu, Papa III. Paul için "cennetten gelen kudret helvası" gibiydi. Loyola'lı Ignatius, İsa Cemiyeti'ni kurma iznini alır. Halk arasında bir miktar popülerliğe sahip olan ve papayı büyüleyen Loyola'nın aristokrasi ve hatta üst düzey kardinaller arasında pek çok muhalifi ve kötü niyetli kişisinin olduğunu belirtmekte fayda var. Ancak bu onun düzeninin yaratılmasını engellemedi.
Loyola, tarikatın tüzüğünü bizzat yazdı ve 1540 yılında bu tüzük papa tarafından onaylandı. Tarikatın ana ilkeleri iffet, itaat, yoksulluk ve Tanrı'ya ve kiliseye adanmış hizmet, bu kiliseye ve onun başı olan papaya şikayetsiz teslimiyettir. Tarikatın katı hiyerarşisi, bu hiyerarşide daha yüksek olan toplum üyelerine yönelik herhangi bir itiraza tolerans göstermiyordu. Tarikat militanlaştı; kiliseyi, gücüne yönelik tüm saldırılara karşı savundu.
1541'de Ignatius Loyola, İsa Cemiyeti'nin ilk generali seçildi. Loyola seçildikten sonra birkaç gün mutfakta görev yaptı - içindeki kendini aşağılama unsurları ortadan kalkmadı.
Tarikatın büyüklerine şikayet etmeden boyun eğmesi onun karakteristik ve ana özelliği haline geldi. Loyola, kilisenin aklın dahil her şeyi vermesi gerektiğini söyledi. Loyola'nın belirttiği gibi ideal bir Cizvit, büyüğüne İsa'nın kendisi gibi bakmalıdır. Cizvit Tarikatı gönüllü olmasına rağmen ona katılmak isteyen çok kişi vardı.
Loyola, hayatının bundan sonraki bölümünü düzeni koordine etmeye ve eserlerini yazmaya adadı. Ve 1550'de herkesin karşı çıktığı Cizvit Tarikatı'nın generalliğinden istifa etmeye karar verdi. Uzun uğraşlardan sonra yerinde kaldı. Bu yüzden bu pozisyonda öldü. Bu, 31 Temmuz 1556'da İsa Mesih Kilisesi'ne gömüldüğü Roma'da gerçekleşti.
Ölümden sonraki yaşam.
1622'de Loyola'lı Ignatius, Papa Gregory XV tarafından resmen kanonlaştırıldı.
Loyola'nın eserleri, özellikle de ünlü "Exercitia Spiritvalia" - "Ruhsal Egzersizler" oldukça popüler hale geldi.
Cizvit Tarikatı muazzam bir popülerlik kazandı ve daha sonra İsa Cemiyeti'nden ziyade siyasi bir örgüt haline geldi. Cizvit okulları yaygın olarak kullanıldı. Cizvit misyonerleri dünyanın birçok ülkesine nüfuz ederek fikirlerini başarıyla duyurdular. Daha sonra, dünyanın her yerindeki Cizvitlerin tarihin akışı üzerinde büyük bir etkisi oldu - o kadar çok şeye katıldılar ki hepsini listelemek imkansız. Ancak tüm bunların Loyola'yla pek ilgisi yoktu. Loyola'nın zihninde o, "Papa'nın piyadesi" olarak kaldı.
Loyola'nın erken yaşamı
Don Inigo Lopez de Recaldo Loyola, Cizvit tarikatının kurucusudur. 1491 yılında Bask eyaleti Guipuzcoa'daki Loyola Kalesi'nde doğdu; sarayda büyük ayrıcalıklara sahip olan çok eski bir İspanyol aileden geliyordu. Ignatius (Inigo), 13 çocuğun en küçüğüydü; gençliğini Katolik Kral Ferdinand'ın sarayında önce uşak, sonra şövalye olarak geçirdi; burada askeri cesareti, kiliseye olan bağlılığını ve hanımlara nezaketini gösterdi. Loyola'nın bilimsel eğitimi çok sınırlıydı. Zaten gençliğinde karakterinin göze çarpan bir özelliği aşırı hırstı: Her zaman öne çıkmak, ilk olmak istiyordu. Kalbinin hanımını kanın prensesleri arasından seçti. Loyola'nın en sevdiği okuma ortaçağ romanı Galyalı Amadis'ti. Bir saray beyefendisinin boş hayatından kısa sürede bıktı ve macera ve macera arzusu onu askerlik hizmetine çekti. Loyola, diğer şeylerin yanı sıra, hamisi Aziz Petrus'un onuruna bir aşk romanı besteleyerek dini coşkusunu gösterdi.
Dini hizmete başvuru
Loyola, 1521'de Pamplona'yı Fransızlara karşı savunurken her iki bacağından da ağır yaralandı. Babasının kalesine gönderilerek acı dolu bir ameliyat geçirdi; İlk başta bacağını sabitlediler, ancak bu operasyon ilk kez başarısız olduğundan, bacağını iki kez kırıp tekrar ayarlamak zorunda kaldılar, bu da aşırı büyümüş etin bir kısmının kesilmesini içeriyordu. Loyola tüm bunlara kahramanca bir metanetle katlandı, ancak topal kaldı, ne askeri istismarlardan ne de şövalye yaşam tarzından acizdi. Tedavisi sırasında, acıları - özellikle Dominic ve Francis - onun gözünde daha önce şövalyelerin ve kahramanların kahramanlıklarıyla aynı değeri alan azizlerin hayatlarını okumaya başladı. The Lives, tutkulu ve aktif doğasını yeni bir hedefe yönlendirdi: Kutsal Kilise'ye manevi bir şövalye olarak hizmet etmek. Kutsal çilecilerin biyografileri, kahramanlıkları ve adanmışlıklarıyla onu büyüledi. Ancak bu, Luther'i biraz daha erken keşiş yapan aynı dini ruh hali değildi. Manastıra giden Alman reformcu öncelikle kişisel kurtuluşuyla ilgileniyordu ve Loyola'nın özlemlerinin amacı kiliseye hizmet etmekti. Karakteristik hırsıyla Loyola artık dünyevi acılarla cennetsel zafer elde etmek istiyordu; havarisel alan gözlerinin önünde resmedildi. Tanrı'nın Annesi Mesih'in ve İsa'nın ordusunun lideri Aziz Petrus'un ruhani bir savaşçısı olmaya karar verdi. Loyola'nın hayatındaki bu devrim, Almanya'da reform hareketinin başladığı yılda (1522) meydana geldi ve Katolikliğin yeni şövalyesi için sapkınlığa karşı mücadele daha sonra ana görevlerden biri haline gelecekti.
Mart 1522'de Loyola, Meryem Ana'nın mucizevi görüntüsünün saklandığı Barselona yakınlarındaki Montserrat'a hac yolculuğuna çıktı. Yolda kesinlikle oruç tuttu ve kendini kınadı. Montserrat'a ulaşan Loyola, bütün gece elinde silahlarla kalbinin yeni hanımının önünde durdu ve kılıcını ve hançerini Meryem heykelinin önüne astı. Bütün elbiselerini dilencilere verdikten sonra paçavralar içinde Filistin'e giderek kafirleri Hıristiyanlaştırmaya karar verdi. Veba Loyola'nın ayrılışını geciktirdi ve o, Katalonya'nın küçük kasabası Manrese'ye, Dominikan manastırına yerleşti. Burada Luther'in Augustinian manastırındaki manevi ruh halini hatırlatan bir kriz yaşadı. Loyola ekmek ve su yedi, yedi saat boyunca dizlerinin üzerinde durdu, uykuyu uzaklaştırdı ve hatta efsaneye göre bir tür mağarada yaşadı. Kendini tükettikçe hayal gücü daha da alevleniyordu. Önünde gökler açıldı, St. Teslis, Tanrı'nın Annesi, Mesih ve azizler. Ona, şeytanın ve iblislerin ona kötülük önerdiği ve Tanrı ile meleklerin ona kurtuluş yolunu gösterdiği görülüyordu. Yeni ve ciddi bir hastalık, inziva yerini kilisenin yararına faaliyetlerle değiştirme kararını doğruladı. Gücünü geri kazanmak için çileciliğinin şiddetini yumuşattı ve hatta kendine işkence etmeyi kendisine hem ruh hem de beden veren Tanrı'ya karşı büyük bir günah olarak görmeye başladı.
1523'te Loyola İtalya'ya, oradan da hacı olarak Kudüs'e gitti. Bu, tüm Hıristiyanlığı tehdit eden Türk gücünün gelişme dönemiydi. Ancak Loyola Türkçe konuşmuyordu, Muhammed'in öğretilerine aşina değildi ve Hıristiyan teolojisi konusunda oldukça zayıf olduğu ortaya çıktı. Filistinli Fransiskenler ona büyük bir güvensizlikle davrandılar ve onu evine göndermeye çalıştılar. Loyola Avrupa'ya döndü. Amacına ulaşmak için bilgiye ihtiyacı olduğuna inanarak 33 yaşında Alcala ve Salamanca'da felsefe ve teoloji okumaya başladı ve aynı zamanda köylü çocuklarına ders vererek onlara Tanrı'nın yasasını öğretti. Engizisyon, Loyola'nın tuhaf davranışlarını şüpheyle izledi. İki kez tutuklandı ve neredeyse yakılma cezasına çarptırıldı.
Benzer Düşünceli İnsanların Loyola Çevresi
Zulüm Loyola'yı İspanya'yı terk etmeye zorladı: Üniversite gençleri arasında taraftar bulmayı umduğu Paris'e yerleşti (1528) ve onların yardımıyla kâfirleri Hıristiyanlığa dönüştürecek bir toplum kurdu. Loyola'nın bilgisinin Sorbonne'a kabul için yeterli olmadığı ortaya çıktı; önce gramer ve felsefe dersleri alması gerekiyordu. Paris'te Loyola, tarikatının gelecekteki liderleri olan Sorbonne'lu iki öğrenciyle yakın arkadaş oldu: Savoyardlı Lefebvre ve Pampeluna'dan Francis Xavier. Maddi yardımla Loyola, Lainez, Salmeron, Bobadilla ve Rodriguez gibi birçok yurttaşının desteğini kazandı. Kafirleri ve sapkınları gerçek kilisenin cemaatine dönüştürmek için bir tarikat kurma fikriyle hepsini büyüledi, çünkü Protestanlar zaten kendileri hakkında çok fazla konuşuyorlardı. 15 Ağustos 1534'te Loyola çevresinin tüm üyeleri Montmartre'de ve burada St. Meryem, iffet ve yoksulluk yemini etti ve misyonerlik amacıyla Filistin'e gideceğine, eğer ikincisi imkansız çıkarsa, o zaman kendilerini papanın kayıtsız şartsız emrine vereceğine yemin etti.
1535 ile 1537 yılları arasında Loyola, İspanya'ya gitti ve orada, o zamanlar bile onu bir aziz olarak gören dindar insanlar tarafından kendisine cömertçe fon sağlandı. Kısa süre sonra (1537) Loyola'nın küçük topluluğuna Fransız Jean Codur, Cenevreli Le Get ve Hollandalı Pascal Brouet katıldı, böylece gelecekteki düzenin uluslararası karakteri en başından itibaren ortaya çıkmaya başladı. 1537'de Loyola ve yoldaşları Venedik'te toplandılar. O dönemde Venedikliler ile Türkler arasındaki savaş nedeniyle Loyola ve arkadaşları Venedik'te kaldılar ve burada halk onlara aziz, şüpheli otoriteler ise tam tersine tehlikeli insanlar olarak bakmaya başladı. Burada kendilerini en iğrenç hastalıklardan muzdarip hastaların bakımına adayarak özverili başarılar sergilediler. Loyola, coşkusuyla İspanyol Engizisyonu'nun dikkatini çoktan çekmişti, bu nedenle Venedik'teki şirketinin başına gelen sorunlar şaşırtıcı değildi. Savaş nedeniyle Filistin'e yelken açmak imkansız hale geldi ve Loyola bu engelde kendisini farklı bir faaliyet alanına yönlendiren daha yüksek bir irade gördü. Daha önce kendisi ve arkadaşları, Filistin'deki misyonerlik çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması durumunda tamamen papanın emrinde olacaklarına yemin etmişlerdi. Artık bu yemini uygulamaya koyuyorlar ve kiliseye en iyi şekilde Protestanlarla savaşarak hizmet edebilecekleri inancına varıyorlar. İsa ekibini (phalanx Jesu, daha sonra societas Jesu) kurma fikirleri o zamanlar oldukça olgunlaşmıştı.
Cizvit Tarikatının Papa Tarafından Onaylanması
Haziran 1537'de Loyola ve yoldaşları, Roma'ya geldikleri yılın sonunda rahipliğe atandılar ve içlerinden ikisi, Roma Üniversitesi'ne teoloji profesörleri olarak atandı. Halk yeni vaizleri isteyerek dinledi, ancak kardinaller ve aristokrasi onlara karşı bir zulüm başlattı, ancak bu çok geçmeden sona erdi. O zamanın papası III. Paul, onların yeni düzeni onaylama isteklerini kabul etmekte uzun süre tereddüt etti. Loyola'nın davranışında tuhaflıklar buldu ve taslak sözleşmenin bazı noktalarına katılmadı. Papa, birbirlerini kıskanan diğer tarikatların temsilcileri tarafından da rızadan vazgeçirildi. Bununla birlikte, Roma'da yaşayan geleceğin Cizvitleri, çilecilikleri, vaazları ve topladıkları sadakalardan elde ettikleri hayır işleriyle o kadar meşhur olmuşlardı ki, Portekiz kralı Loyola'dan Hindistan için misyonerler istedi ve Xavier ile Rodriguez bu çağrıya yanıt vermek için Portekiz'e gittiler. . Loyola, papayla bir saat süren ve konumunu tamamen güvence altına alan kişisel bir görüşme sağladı. Tarikatının projesini papaya sunan Loyola, her zamanki üç manastır yeminine - iffet, yoksulluk, itaat - Mesih'e ve papaya sürekli hizmet - dördüncüsünü ekledi. 1540 sonbaharında, sonuçta tüm bunlarda Tanrı'nın parmağını (“digitus Dei hic est”) gören III. Paul, kısa süre sonra Loyola tarafından seçilen ilk ömür boyu generali olan “Regimini militantis” boğasıyla emri onayladı. kendisi daha önce rahip olarak atanmıştı.
Cizvit Tarikatının Özellikleri
Yeni düzen çok geçmeden her türlü avantaj ve ayrıcalığı almaya başladı. 1540 yılında İsa Cemiyeti'nin üye sayısı altmış olarak sabitlendi, ancak 1543'te sınırsız sayıda üyeye sahip olma hakkını aldı. Kırklı yıllarda, Loyola Tarikatı üyeleri her yerde - sokaklarda ve kiliselerde - vaaz verme ve her yerde kilise görevlerini (itiraf ve cemaat) yerine getirme hakkının yanı sıra bazı papalık davalarında günah çıkarma hakkını aldı ( neden papales). Jezutlar piskoposlara bağlı olmaktan kurtuldu; generalleri, tüm ara otoritelere ek olarak doğrudan papaya tabi ilan edildi. Zaten III.Paul'un yönetimi altında, tarikat üyelerinin bazı manastır yeminlerinden ve görevlerinden salıverilmesi başladı ve bu, onun halefleri döneminde de devam etti. Cizvit Tarikatı, manevi ve laik yardımcılara, yani Tarikata katıldıktan sonra ona hizmet etmek için geri dönülmez bir yemin etmeyen üyelere izin veriyordu. Papa Julius III, kilisenin çıkarları için zengin insanlar arasında yaşamayı gerektiren üyeler için açgözlülük yeminine uyma yükümlülüğünden bir istisna yaptı, tarikat kurumlarının gayrimenkul sahibi olmasına izin verdi, ancak yine de ayrıcalıklarını korudu. dilenci emirleri (1550) ve ardından en yüksek ileri gelenleri, misyonerlik çalışmalarına ilişkin emirlere koşulsuz uyma yemininden kurtardı (1555). Sonunda, Loyola'nın ölümünden sonra, bu sıralarda anılmaya başlanan Cizvitler, manastır yaşamından kurtuldular ve toplum, Katolik Kilisesi'nde benzeri görülmemiş bir kurum karakterini kazanarak sıradan bir manastır düzeni olmaktan çıktı - benzersiz bir yapıya, disipline, faaliyet yöntemlerine, ahlaki ve politik öğretilere sahip geniş bir uluslararası manevi-politik şirket.
Loyola'nın Ruhsal Egzersizleri
Loyola fanatik bir şekilde Katolik Kilisesi'ne bağlıydı. Eğer Roma Kilisesi beyazı siyah olarak adlandırıyorsa, bunu tereddüt etmeden takip etmemiz gerektiğini söylüyor. Loyola her şeyden önce pratik bilgeliğe değer veriyordu; Tarikatın yeni üyelerinden kör ve sınırsız itaat talep ediyordu. Organizasyon yeteneği muhteşemdi. Loyola 1556'da öldü ve Roma'daki İsa Mesih Kilisesi'ne gömüldü. 1622'de Papa Gregory XV tarafından aziz ilan edildi. Onun tarafından derlenen “Exercitia Spiritualia” (“Ruhsal Egzersizler”), dua ve kendi kendini incelemenin, Tanrı ve azizlerle hayali konuşmanın bir birleşimidir. Egzersizlerin ilk haftasında kişi sadaka istemeli, ikincisinde - Mesih'in imajını ve yaşamını, üçüncüsünde - Mesih'in tutkusunun öyküsünü, dördüncüsünde - Mesih'in dirilişini hayal etmelidir. Bunu üç arınma aşaması izledi: İlk aşama geçmiş günahların yansımasıydı, ikincisi Mesih'in tefekkürüydü, üçüncüsü Tanrı'ya yaklaşmaktı. 3. aşamaya ulaşan tövbe eden kişi bir dua etti: Her şey Tanrı'dadır, her şey Tanrı'dandır, her şey Tanrı'ya döner. Exercitia'nın son sözü, Roma Kilisesi'ne koşulsuz teslimiyettir; Amaçları düzene giren kişiyi bir otomat haline getirmek, içindeki tüm bireyselliği öldürmektir. Ahlak bir mekanizmaya dönüştü; insanlar bir tür ahlaki hipnozun etkisi altına girdiler.
Loyola hakkında edebiyat
Philipson M. 16. yüzyılda dini karşı devrim. Brüksel, 1884
Loyola'lı Gotham E. Ignatius ve Karşı Reformasyon. Halle, 1895
İlk yıllar (1491-1521)
Kendisi eski bir Bask ailesinden geliyordu. Belgelenmemiş verilere göre 13 çocuğun en küçüğüydü. Inigo 14 yaşındayken yetim kaldı ve ağabeyi onu Arevallo'ya, Kastilya sarayının saymanı John Velazquez'in yanına gönderdi. Orada Inigo bir sayfa görevi gördü. Yetişkinliğe ulaştıktan sonra askerlik hizmetine girdi. Daha sonra Fr.'ye gençliğinden bahsetti. Gonzales de Camara'ya o dönemde kendisini şu sözlerle tanımladı: "Görünüşüme dikkat eden, kadınlarla başarıya açgözlü, kur yapma konusunda cesur, namus meselelerinde seçici, hiçbir şeyden korkmayan, kendi hayatına ucuza değer veren ve diğerleri ise lükse düşkündüm... »
1521 Pamplona'nın Savunması
Barselona'da olduğu gibi Alcalá'da da üniversitedeki eğitimine ek olarak çocuklara ilmihal öğretti ve kendisine yardım için başvuran herkese talimat verdi. Bu bağlamda Ignatius aleyhine bir ihbarda bulunuldu, tutuklandı ve 42 günlük hapis cezasının ardından, aforoz edilme ve krallıktan ebediyen ihraç edilme tehlikesi altında ders vermesini ve vaaz vermesini yasaklayan bir cümle açıklandı. Üç yıl sonra, bir hakimin veya genel vekilin izin vermesi halinde yasağın kaldırılması mümkün olacak. Toledo Başpiskoposu, Ignatius'un Alcala'da kalmamasını ve çalışmalarına Salamanca'da devam etmesini tavsiye etti. Ancak Salamanca'da bile Ignatius, gelişinin hemen ardından Dominik manastırına bir röportaj için davet edildi ve Alcala'da verdiği Ruhsal Egzersizler hakkında sorular sorulmaya başlandı. Dava kilise mahkemesine gönderildi. Yargıçlar öğretisinde herhangi bir sapkınlık bulamadılar ve 22 gün sonra serbest bırakıldı. Bundan sonra Ignatius İspanya'dan ayrılmaya karar verdi ve Paris'e gitti.
1528-1534 Yıllar süren çalışma. Paris
Denemeler
- Loyola'lı Aziz Ignatius Ruhsal egzersizler. Manevi günlük. - Moskova: Felsefe, İlahiyat ve Tarih Enstitüsü.
- Loyola'lı Aziz Ignatius Bir hacının hayatıyla ilgili hikayesi veya Otobiyografi. - Moskova: Felsefe, İlahiyat ve St.Petersburg Tarihi Koleji Thomas Aquinas, Moskova'da, 2002. (çeviri: A.N. Koval)