Büyük bir ormanın yakınındaki küçük bir kasabada yaşıyorum. Şehirde bu ormanla ilgili pek çok tuhaf efsane vardı. Şimdi size bu efsanelerden birini anlatacağım.
7. sınıftaydı. Tüm ebeveynler bir müzeye gezi yapmak için para yatırdılar ve biz de "intihar ormanından" geçmek zorunda kaldık. Bu isim, eski zamanlarda hasta veya yaşlı, güçsüz insanların hiçbir erzak olmadan ormana gönderilmesinden; ormanda çok sayıda vahşi hayvanın bulunmasından, ancak bu kasvetli yerde terk edilen çoğu insanın sıklıkla intihar etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu güne kadar orada hala ölü insanlar bulunuyor.
Arkadaşlarım ve ben her türlü hediyeyi aldık çünkü... Yol kısa değildi. Sınıfımız 7 kız 6 erkek olmak üzere 13 kişiden oluşuyordu, isimlerini ve karakterlerini daha sonra öğreneceksiniz.
Herkes otobüse bindi. En yakın arkadaşımla oturdum, adı M'di, sadece M. Önümüzde iki arkadaşım daha oturdu - Karl-K, Leni-L, Simpsonlar'ın en iyi arkadaşları ve sevgilileri. Arkada iki kişi daha var: Chris-K ve Jo-D.
İntihar ormanında 4 saatlik yolculuktan sonra otobüs durdu. Dinlenmek ve tuvalete gitmek. Bazıları tam da bunu yaptı. Ormandan bir çığlık duyuldu - “Aaaah! Kurt!”: Bu delici çığlığı atanlar ormandan koşarak çıktılar. Herkes otobüste saklandı ve saydı. Herkes geri döndü mü? Hayır, herkes dönmedi! Neto Joe, şoför ve bize eşlik eden birkaç öğretmen aramaya çıktı. Herkes ormandan sağlıklı çıktı. Ve Joe ve yetişkinlerle birlikte, kişiselleştirilmiş "Brozile köpeği" tasmalı, bakımlı bir köpek geldi. Bu köpek gerçekten de herkesin tedirgin olduğu bir kurt sayılırdı. Bazıları bu köpeğin dört ayaklı arkadaşıyla birlikte ormanın derinliklerine doğru dolaşan intihar edenlerden biri olduğunu düşündüğü için onu da yanımıza almaya karar verdik.
Vardık. Gece olduğu için gezi yarın gerçekleşecek. Yatmadan önce hikayeler anlatmaya başladık. Hikayelerden birini hatırlayan Leni anlatmaya başladı.
L- Daha önce şehirde bir psikiyatri hastanesi vardı ve bir adam bu psikiyatri hastanesinin birkaç çalışanını bıçakladıktan sonra kaçmıştı. Polis daha sonra bu adamı Brezilya Köpeği adını verdiği bir kurtla yakaladı. Kurumuş kanla kaplıydı. İntihar ormanında kayıp olduğu düşünülen çocukları öldürmekten suçlu olduğu ortaya çıktı. Ölüm cezasına çarptırıldı. O zamandan beri her 5 yılda bir ruhu çocukları öldürüyor gibi görünüyor.
M-hiç korkutucu değil!
D-ama benim için çok korkutucu!
Bu sözlerle yatmaya gittik. Ve ormanda bulunan o küçük ayakkabı Joe'yla yattı. Ertesi sabah yürek parçalayan bir manzarayla karşılaştık. Joe'dan geriye kalan tek şey parmaksız bir eldi. Ve köpek ortadan kayboldu. Kızların durumu çok daha kötüydü. Hepsi parçalanmıştı! Kapılarında bir balta duruyordu.
Gezi iptal edildi. Herkes evine gitti. Bir saatlik sürüşten sonra, kızlardan birinin kafasını tutan bir adamla birlikte büyük bir kurt gördüm.
Çığlık atarak herkese gördüklerimi anlattım. Bu, bir arkadaşının ölümünden sonraki kaygıya atfedildi. Birkaç saat daha araba sürdükten sonra M, klasik saç stiline sahip bir adam ve bir köpek gördüğünü söyledi. Garip olan şey, bu köpeğin o hikayedeki Brezilyalı köpeğin tanımına uymasıydı.
Bir anda otobüs aniden durdu. Neler olduğunu öğrendik. Klasik saç stiline sahip ve köpeği olan bir adam seçtik.
Aniden yetişkinler ona saldırdı ve o da onların boyunlarını kırdı! Ben ve M. hariç herkesi öldürdü. Ormana kaçmayı başardık. Köpek aniden dev bir kurda dönüştü ve bacaklarımı kopardı. Adam oduncu gibi oldu; kurtla birlikte M.'nin peşinden koştu.
Ve bu mesajı bir arkadaşıma yazıyorum. Hayatımın son mesajı. Yakında öleceğim. Ve eğer bunu okuyorsan! Asla! Dinleyin, intihar ormanına GELMEYİN! Ve gelseniz bile, üzerinde “Brozile köpeği” yazan kişiye özel tasma bulunan köpeğe dokunmayın.
Bütün hikaye bu, çok korkutucu olmayabilir ama kesinlikle yargılamayın, bu benim ilk hikayem.
Rus versiyonu
Ve yine ateşin etrafındaki korkutucu hikayeler, ancak bu sefer pek beklenmeyen bir sonla. Bu kez “” ve “” türündeki oyunların yaratıcıları ve geliştiricileri, tamamen sıradan olmayan veya oyunculara tanıdık gelmeyen bir şey yarattılar. Tüm bir ekibin (ve birden fazlasının) kolektif beyninin çalışması sonucunda, premium sürümde tek bir isimle birleştirilen oyun serisinin üçüncüsü olan oyun "potasından" yeni bir oyun ortaya çıktı. “Kamp Ateşi Hikayeleri 3. Son Bölüm.” Ve hemen şimdi web sitemizden tamamen ücretsiz olarak indirebilirsiniz.
Güzel bir topluluk gece ateşin etrafında toplandığında, böyle bir toplantı “korku hikayeleri” olmadan nasıl tamamlanabilir? Ve eğer bu şirket tamamen kadınsa, o zaman bunu bizzat Tanrı emretti! Cıyaklamalar ve çığlıklar seni durduramayacak! İçinde bir tür kışkırtıcı da varsa, o zaman kağıt torbalar hazırlayın - panik garantilidir. Hem Ashley hem de ben böyle bir toplantıya katılmak için acele ediyorduk. İlk başta gerçekten oraya gitmek istemedim, özellikle de ablam Lisa yakın zamanda bu bölgede öldüğü için, ancak ölüm nedeni hiçbir zaman belirlenemedi. Ashley ruh halimi gördü ve geri dönmemizi önerdi ama ben kızları korkutmanın gerçekten eğlenceli olacağını söyledim. Bir an dikkatimiz yoldan dağıldı ve tekrar baktığımızda, birdenbire arabanın önünde çıplak ayaklı garip bir kız belirdi. Ashley ona çarpmamak için direksiyonu çevirdi ve kaza yaptık.
Enkaz halindeki arabada kendime geldiğimde Ashley orada değildi. Dışarı çıkmakta zorluk çekerken ormanın ortasında tamamen yalnız olduğumu gördüm. Telefonu hatırladım ve onu bulup arkadaşımı aramam gerektiğine karar verdim. Kaza sırasında telefonum mahvoldu ama şans eseri parçaları topladıktan sonra çalıştı. Ashley'nin numarasını çevirdim ama karşı tarafta garip bir kız sesi bana cevap verdi, korkup korkmadığımı sordu ve hatta bana tavuk dedi. Bundan sonra telefonum tamamen kapandı ve paniğe kapılma zamanının geldiğini fark ettim. Ama sakinleşmeye çalıştım ve etrafa baktım. Görünüşe göre arabamızın büyük bir malikanenin kapılarına yakın bir yerde kaza yaptığını bile fark etmedim. Bazı pencereleri ışıklıydı ve bu konuda yardımcı olamayacaklarını düşündüm. Eve yaklaştım ve konağın terk edilmiş gibi görünmesi beni biraz üzdü.
Zili çaldım - önümde kapılar açıldı ve içeride bir gölge parladı. Arkadaşım olduğunu düşündüm ve ona seslendim ama cevap sessizlikti. Eve girdim ve beni zifiri karanlık karşıladı. Sonra arabaya döndüm ve ondan bir el feneri aldım. Evde gördüğüm kişinin Ashley olduğu ortaya çıktı ve ona tekrar seslendim ama arkadaşım bana cevap vermedi. Türün en iyi geleneklerinde, el fenerimin ışığı uzun sürmedi ve çok geçmeden kendimi yine karanlıkta buldum. Dışarıdan biraz ay ışığı almayı, kalkanı bulmayı ve gücü geri getirmeyi başardım. Doğru, lambaların ışığında ev artık daha iyi görünmüyordu - hala aynı enkazdı. Arkadaşımı tekrar aramaya çıktım ve sonunda onu buldum, aynı zamanda onu oldukça korkutuyordum. Sakinleştikten sonra 911'i aramak üzere olduğunu söyledi ama bir şey buldu; bu kız kardeşimin günlüğüydü.
Birkaç sayfası eksikti ama Ashley, eğer onları bulmaya çalışırsam, evde yaşayan kız kardeşimi kimin öldürdüğünü bulabileceğimi söyledi. Günlüğe o kadar dalmıştım ki arkadaşımın evin diğer odalarını incelemeye gittiğini bile duymadım. Günlük, Lisa'nın, işkence gördüğü ve işkence gördüğü Stillwater malikanesinde hapsedildiğini ve tatlı kız Libby için sıradan bir dadı işinin bu kadar korkunç sonuçlara yol açacağını asla düşünmediğini yazmasıyla başladı. Vefatından sonra da bunu bana miras bıraktı. Zavallı Liz! Neler yaşadığını hayal bile edemiyorum! Ve hayatta kalan ilk sayfalarda bodruma inmem gerektiği yazıyordu. Birkaç sayfa buldum ve kız kardeşimin son günlerde ve dakikalarda ne düşündüğünü öğrendim - o sadece beni ve geleceğimi düşünüyordu.
Ayrıca ilk başta yalnız olduğunu, daha sonra manyağın konağa başka kadınları getirmeye başladığını da yazdı. Berbattı! Lisa'nın notlarını takip ederek odalardan birinde bulunan saatte bir anahtar buldum ama onu Ashley'ye göstermek istediğimde bulunduğum ofisten çıkamadım. Arkadaşıma bağırma çabalarım boşunaydı. Eski kart numarasını kullanarak dışarı çıkmayı başardım ve Ashley'e tekrar seslendim. İkinci kattaydı ve orada hiçbir şey bulamadığını söyledi. Sonunda merdivenlerin altında bodruma giden gizli bir kapı buldum ve Ashley'i aradım ama ikinci kattan bana inen o değil, bir tür canavardı. Bodrumda saklanıp kapıyı arkamdan çarpmaktan başka seçeneğim yoktu. Başka bir kapı daha vardı ve oradan hızla geçtim çünkü canavar kapıyı kırmayı başardı ve şimdiden sırtımdan aşağıya doğru nefes alıyordu.
İkinci kapıdan geçtikten sonra kendimi güvende hissettim. Yol boyunca Liz'in günlüğünden giderek daha fazla kayıp sayfa buldum, ancak bunlar benim için giderek daha kafa karıştırıcı hale geldi. Canavarın onu başkaları üzerinde deneyler yapmak için temel olarak kullandığını yazdı. Ancak yine de bir artı vardı - Lisa, Stillwater sanatoryumunun planını (kendi deyimiyle) çizmeyi başardı. Dışarı çıkmanın bana çok faydası olabilir. Onun sayesinde morgun bulunduğu odalara ulaşabildim ve Lisa'nın cesedi dolaplardan birinde yatıyor olabilirdi. Ama onları açmayı başardığımda sadece şaşırmakla kalmadım, şaşırdım. Dolaplarda ceset yoktu; bir tür çöple doluydu. Bunlardan birinde, Lisa'nın günlüğüne yazdığı, kapıyı ses kilidiyle açmama yardımcı olabilecek bir kaset buldum.
Arkasında bu korkunç yerin kutsallarının kutsalı vardı; bir bilgisayar, bir dosya dolabı ve Tanrı bilir başka neler vardı. Lisa'nın günlüğünden hücrelerin nasıl açılacağını açıklayan birkaç sayfa daha bulmayı başardım. Ayrıca manyağın birçok kızı öldürmesine de şaşırmıştı, ama kimse onları aramaya bile çalışmadı - tüm bunlar en azından tuhaftı. Lisa'nın yönlendirmelerini takip ederek hücreleri açtıktan sonra, içlerinde günlüğün birkaç sayfasını daha buldum. Kız kardeşin anlayabileceği en iyi şekilde açıklamaya çalıştığı bir tür diyagramı tasvir ettiler. Diyagramın güvenlik kameralarının nasıl çalıştığını anlattığını düşünüyordu. Ve kamp alanındaki evden çok da uzak olmayan ormana kurulan kamerada gördüklerim beni gerçek bir dehşete sürükledi. Bütün arkadaşlarımız açıklıkta baygın yatıyordu ve birisi içlerinden birini bacaklarından tutarak ormanın derinliklerine sürüklüyordu. Son kamerada Ashley'i gördüm.
Beni duyamıyordu ama bir şekilde sezgisel olarak şu anda onu gördüğümü anladı. Benden bodrumu ve evi terk etmemi istedi. Sebebini açıklayacak zamanı yoktu çünkü arkasını döndü ve çığlığına bakılırsa korkunç bir şey gördü ve ardından kayıt sona erdi. Bilgisayar için doğru kodu buldum ve girdim. Yaklaştı ama lanet makine aynı zamanda bir flash sürücü de istedi. Onu bulmak için odaları yeniden aramak zorunda kaldım. Ve tam da flash sürücü şeklindeki şanslı bir kupayla geri dönmeye hazır olduğumda, neredeyse üzerinden geçtiğimiz yoldaki aynı kız (bundan emin olmasam da) odada belirdi. Bana gittikçe yaklaştı ve kalbim mümkün olduğunca topuklarımda saklanmaya çalıştı. Ve benim için asıl sonun geldiğini düşündüğüm sırada kız elleriyle omuzlarımdan tuttu ve burada öldürüldüğünü ve tüm bunlar bitene kadar dinlenmeyeceğini söyledi.
Aniden göğsünde isim yazan bir madalyon fark ettim; bu kız kardeşime ait bir mücevher parçasıydı. Lisa'nın ruhunun önümde olduğunu fark ettim. Daha sonra yeni bir döngü başlamadan arkadaşlarımı kurtarmam gerektiğini ve buradan çıkmam gerektiğini söyledi. Ondan sonra ortadan kayboldu. Onun daha uzun süre kalmasını, ona tekrar sarılmasını çok istedim ama ne yazık ki bu artık mümkün olmadı. Ama kızları kurtarmak zorundaydım, bu yüzden lazer alarmı kapatarak bodrumdan çıkışa erişim sağlamak için bilgisayara koştum. Sonunda bu son derece nahoş yerden ayrılabildiğimde, arkadaşım Zoe'nin bir sandalyeye bağlı olarak uluduğunu gördüm. Onu serbest bıraktım ve o da diğer kızların da tehlikede olduğunu doğruladı.
Çok korktuğu için benimle gelmek zorunda kaldı, ben de yine tek başıma yola devam ettim. Odadan oturma odasına çıktım ve kızları büyük ekranda gördüm; hayattaydılar ama Zoe gibi çok korkmuşlardı. Duvarda beni kamp kurdukları ve şu anda tutuldukları yere götürecek bir harita vardı. Gördüklerime bakılırsa, bu bir tür mezardı, bu da mezarlığa gitmem gerektiği anlamına geliyor (evimden çok uzakta olmayan bir tane vardı). Lisa'nın günlüğünün son sayfalarını mezarda buldum. Onlardan kız kardeşimin ortak arkadaşlarımızdan biri olan Maggie tarafından öldürüldüğünü öğrendim! Kızları bulup dışarı çıkarmaya başladım ama Lisa'nın katili yolumuzu kesti. Bütün bunların suç ortağının intikamı olduğu ve elbette kendi bencil amaçları için ölüleri diriltme deneylerine devam etme arzusu olduğu ortaya çıktı.
Oyundaki grafikler basit ama oldukça hoş, herhangi bir gösteriş veya özel zil ve ıslık olmadan ama oldukça hoş. Oyunda en hafif tabirle herhangi bir zorluk modu bulunmuyor. Oyun panelinin sağ alt köşesinde ana karakterin kız kardeşinin günlüğü var, oyun sırasında eksik sayfaları toplayacağız. Toplam sayfa sayısı ve halihazırda bulunanlar günlüğün üst kısmına yansıtılacaktır. Mevcut görevlerinizi öğrenmek için günlüğün altındaki "Hedefler" düğmesine tıklamanız yeterlidir. İstenirse sürekli olarak üst tarafa yansıtılacaktır. Oyun, iki envanter paneline sahip olmasıyla dikkat çekiyor: envanter, bulunması gereken öğeleri gösteren alt tarafa yansıtılıyor. Ancak soldaki kayan envanter panelinde bulunan ve oyunda halihazırda kullanılabilen öğeler bulunmaktadır. Burada birleştirilebilirler. Oyunda bir harita yok ve özel bir haritaya da ihtiyaç yok; çok fazla koşmanıza gerek kalmayacak.
Bazı yerlerde ateşböceklerini topluyoruz ve ek bahşişler kazanıyoruz, ancak bir kerede beşten fazla değil. Her yerde ikiden fazla yok, hiç görünmüyorlar, bu yüzden yakından bakmanız gerekiyor. Eğer hepsini kullandıysanız tekrar aynı mekanlarda bulabilirsiniz. İpucu almak için ise doğrudan oyun panelinin sağ alt köşesindeki ateş böceğine tıklamanız gerekiyor. Oyundaki büyük bir sorun, arama öğelerinin çok küçük olmasıdır, bu nedenle ipuçları çok hızlı bir şekilde "uçup gider". Oyunda hiçbir şekilde gizli nesne arama sahnesi bulunmamaktadır. tekrarlayan, ancak basit denemez. Oyunu tamamladıktan sonra 15 zamanlı fark arama sahnesi açılıyor: Beş dakika içinde 15 öğe bulmanız gerekiyor. Bütün sahneleri geçtikten sonra ne olacağını söyleyemem çünkü bunları görecek sabrım ve gözlerim yoktu. Oyunda izlenecek yol var ama tarayıcıda açılıyor, oyunu simge durumuna küçültüyor.
Premium sürümdeki yeni heyecan verici oyun “Kamp Ateşi Hikayeleri 3. Son Bölüm”"Kamp ateşi etrafında korku hikayeleri" hayranlarını kayıtsız bırakmayacak.
Yayımcı: Oyun Evi
Türler: Aradığım, gizli nesne, mantıksal, bulmacalar
Arayüz dili: Rusça (Çeviri: Angelok, Mirra, Lees, Fredo43, Galaxy)
İlaç: gerekli değil (tam sürüm)
Dosya boyutu: 372,47 MB
Kamp Ateşi Korku Hikayeleri 3 oyununu indirin. The Last Chapter Premium Edition
Artık kolayca ve kolayca yapabilirsiniz kayıt olmadan indir Web sitemizdeki bir kategoride. Bu mini oyun size birkaç saatlik heyecan verici bir macera yaşatacak ve zafere ulaşmak için akıllı olmanız ve yaratıcı düşüncenizi kullanmanız gerekecek.Ateş başında korku hikayeleri
Bugün Roadside Bar'da çocukların korku hikayeleriyle birbirimizi korkutacağız!
Neden? Evet, çünkü yaz geldi ve yazın çoğumuz çocukluğumuzda öncü kamplar yaptık. Öncü kamplarda (veya sadece tatil kamplarında, şimdi Rusya'da onlara ne denildiğini bilmiyoruz), yatmadan önce birbirlerine tekerlekli bir tabut veya Kara El hakkında korkunç hikayeler anlatmak, dedikleri gibi kutsaldır!
Amerika'da genç nesil, izci kamplarındaki korku hikayeleriyle sertleşiyor. Akşamları ateşin etrafında bazen şehir efsanelerine dayanan, bazen de Hint hikayelerine dayanan tüyler ürpertici hikayeler anlatılıyor. Bazı korku hikayeleri, çocukluğumuzda birbirimizi korkuttuğumuz hikayelere çok benzer ve farklı ülkelerdeki çocukların nasıl olup da birbirlerine benzer hikayeler anlattığını merak edebiliriz.
En yaygın ve en bilinen korku hikayesi (bir şehir efsanesine dayanan) elbette Kanlı Mary'nin hikayesidir.
Bunu daha önce de konuşmuştuk, tekrarlamayacağız.
(Bu arada, maça kızı hakkında benzer bir Rus korku hikayesi var gibi görünüyor. Bunu hatırlayan var mı? Orada da Maça Kızı aynadan çağrıldı mı?)
"Kanlı Mary"nin yakın bir akrabası var :)
Bu Siyah Kadın
İşte onun hikayesi (karanlık bir gecede, tercihen kırda bir ateşin yanında anlatın).
Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanan bir kadın vardı. İlaçlar ona fayda sağlamadı ve hayatına son vermeye karar verdi. Silahı aldı, tuvalete gitti ve kendini vurdu. Kadın yalnızdı, bu yüzden kimse onun gittiğini fark etmedi. Bir süre sonra komşulardan biri garip bir koku fark etti ve polise haber verdi. Ölü kadını buldular. Ceset götürüldü ama intiharın hayaleti kaldı. Banyolarda yaşar ve geceleri banyoya girip ışığı açmazsanız aynada görülebilir. Hayaletin adı Kara Kadın. Bloody Mary gibi o da çağrılabilir: Bunu yapmak için geceleri banyoya girmeniz (ışığı açmadan) ve aynaya üç kez bakarak şunu söylemeniz gerekir: Siyah Bayan, Siyah Bayan, Siyah Bayan!
Ancak yapmaya değer olup olmadığını dikkatlice düşünün!
Çünkü şöyle bir olay vardı: Kat adında bir kız, bir geceyi arkadaşlarıyla birlikte geçirmişti. Birbirlerine korkunç hikayeler anlattılar ve Kara Hanım'a ulaştıklarında onu aramaya karar verdiler. Kat hayaleti çağıracaktı. Yanan mumu alıp banyoya gitti. Aynaya bakan Kat üç kez şöyle dedi: "Siyahi Bayan, Siyahi Bayan, Siyahi Bayan!"
Biraz bekledi ama hiçbir şey olmadı.
Kat kapıya gitti ama sonra mum aniden söndü. Kız banyodan kaçmak istedi ama kapı kapalıydı: Kat'in arkadaşları ona şaka yapmaya karar verdi.
Kapıyı vurmaya başladı, açmaları için yalvardı ama onlar sadece güldüler. Kat aniden lavabonun ve küvetin kana çok benzeyen koyu kırmızı bir sıvıyla dolmaya başladığını gördü. Gittikçe daha da arttı ve çok geçmeden yere döküldü. Kat, arkadaşlarına kapıyı açmaları için bağırmaya başladı ama sonra Siyah Kadın banyodan kalktı. Kanla kaplıydı. Kara Hanım kıza yaklaştı ve onu boğazından yakaladı.
Kat'in kapının önünde duran arkadaşları Kat'in çığlıklarını dinlerken eğlendiler: "Siyah Bayan, Siyah Bayan!" diye bağırdığında onlara şaka yaptığını düşünüyorlardı.
Ancak kapıyı açtıklarında banyonun her yerinin kanla kaplı olduğunu ve Kat'in boğazı kesilmiş halde banyoda yattığını gördüler.
İzcilerin kamp ateşi etrafında sıklıkla anlattığı bir diğer hikaye ise “Kanca Adam” ya da “Kanca Adam”dır. Üzerine pek çok kitabın yazıldığı ve pek çok filmin yapıldığı tipik bir şehir efsanesi, 1960'larda ortaya çıktı. Kancalı katil efsanesi Kanlı Mary'nin hikayesi kadar yaygındır.
Bu yüzden…
Sevgi dolu bir çift genç şehir dışına çıktı.
Boş ve terkedilmiş bir yolda arabayı durdurup yola koyuldular... hayır, düşündüğünüz gibi değil :)
Ders kitaplarını okumaya ve klasik müzik dinlemeye başladık :)
Ve böylece, arabada oturup radyoda müzik dinlerken, aniden müzik programı kesildi ve tehlikeli bir suçlunun hapishaneden yeni kaçtığı duyurusu yapıldı. Özel bir özelliği vardı: El yerine kanca. Çift bir an önce eve dönmek isterdi ama adam cesaretini göstermek istedi. Yakınlarda herhangi bir tehlike olmadığından, hele eli yerine kancası olan bir suçlunun olmadığından emin olmak için arabadan indi.
Kız adamı uzun süre bekledi ama adam hâlâ orada değildi. Ve sonra tuhaf bir ses duydu: sanki birisi bir arabanın tavanını çiziyormuş gibi. Cesaretini toplayıp arabadan indiğinde, ölen arkadaşının cesedinin bir ağaca baş aşağı asılı olduğunu gördü. Ceset rüzgarda sallandı ve parmakları arabanın tavanına dokundu.
(Tarih, kızın bundan sonra eve nasıl döndüğü konusunda sessizdir).
Bazen bu hikaye farklı anlatılır çünkü şehir efsaneleri masalların, mitlerin, sözlü halk sanatının modern gerçeklikler çerçevesinde modern versiyonudur ve her halk masalında olduğu gibi aynı hikayeler birçok versiyonda mevcuttur.
Hikayenin başka bir versiyonunda gençler arabadan inmedi. Arabanın içinde oturuyorlardı ve birden sanki biri var gücüyle arabaya çarpmış gibi bir ses duyuldu. Çift ne olduğunu sormadı ama hemen eve koştu ve eve vardıklarında kapıya metal bir kancanın takılı olduğunu keşfettiler.
İşte kamp ateşi toplantıları için başka bir korkutucu hikaye.
Tabutla ilgili hikaye
Karanlık, yağmurlu bir geceydi.
Bir adam eve yürüyordu ve yolu yerel bir mezarlığın yanından geçiyordu. Mezarlığın kapısını geçerken sanki birisi kilitli bir kapıya vuruyormuş gibi garip bir ses duydu.
Adam daha hızlı yürüdü, ama çok geçmeden karanlıkta bir şeyin hareket ettiğini ve "bir şeyin" onu kovaladığını duydu! Korkmuş yoldan geçen kişi daha da hızlı yürüdü, sonra koştu - işe yaramadı, takip devam etti.
Sonra arkasına bakmak için durdu ve tabutu gördü!
Böyle bir gösterinin herhangi bir kişiyi anında bir Olimpiyat koşucusuna dönüştüreceği varsayılmalıdır! Yoldan geçen olabildiğince hızlı koştu ama tabut geride kalmadı. Sanki içeride olan her kimse tabutun kapağını açıp dışarı çıkmaya çalışıyormuş gibi donuk sesler duyuluyordu. Adam geride kalacağını umarak tabuta taş atmaya başladı ama bu sadece ölen adamı kızdırdı çünkü darbeler daha sık duyulmaya başlandı.
Sonunda adam kendi sokağına ulaştı ve evinin avlusuna koştu.
Tabut onun arkasında!
Odun yığınının yanında bir balta vardı; adam onu tabuta attı ama balta kapağa sıkıştı.
Adam eve koşup kapıyı kilitledi ve silahı sakladığı dolaba koştu. Onu yükledi ve hemen korkunç bir kükreme duydu: Kapıyı kırıp evin içine giren tabuttu. Tabut odadan odaya dolaştı, mobilyalara çarptı ve kişiyi bulmaya çalıştı. Adam tabuta ateş etti ama bu elbette tabutu durdurmadı. Adam dehşet içinde banyoya koştu ve kendini oraya kilitledi. Bir dakika sonra kapının çalındığını duydu: Tabutta gizli bir adam bulunmuştu!
Bir darbe, sonra bir darbe daha; kapı çöktü.
Adam tam bir çaresizlik içinde eline gelen ilk şeyi - bir şişe öksürük şurubu - yakaladı ve tabuta attı. Şişe kırıldı, şurup tabutun üzerine döküldü ve tabut bir anda yok oldu!
...Öksürük şurubunun tabutu yok etmesi elbette komik ama bunun sadece bir çocuk korku hikayesi olduğunu unutmamalıyız :)
İşte çok fazla korkmadıkları sürece ateşin etrafında çocuklara anlatılabilecek güzel bir hikaye daha.
Beyaz gözler
Bu Los Angeles yakınlarında oldu.
Yaklaşık yüz yıl önce, bir grup işçi (madenciler ve oduncular) bir tünelden geçiyordu.
Tünel çöktü ve insanlar tamamen karanlığa gömüldü.
Hayatta kalmak için hayatları için savaşmak zorundaydılar: Yerden sızan suyu içtiler, yakalamayı başardıkları fareleri yediler ve fareler tükendiğinde (ya da belki daha akıllanıp tünele bakmayı bıraktıklarında), diri diri gömülenler ölen yoldaşlarının cesetlerini yemek zorunda kaldılar.
İnsanlar yardımın geleceğine inanıyorlardı ama boş durmadılar, kurtarıcıların onları da çıkaracağını umarak kazdılar.
Dışarı çıkmayı başarmaları uzun zaman aldı. Burada talihsizleri iki hoş olmayan sürprizle karşı karşıya bıraktık. Birincisi, karanlıkta o kadar uzun süre kaldılar ki gözleri bembeyaz oldu ve artık güneşe dayanamaz hale geldi ve ikincisi, insanlar kimsenin onları kurtarmaya çalışmadığını öğrendi. Daha sonra kendilerini kurtarmak istemeyen herkesten intikam almayı kabul ettiler. Yeraltında yaşamaya ve yalnızca geceleri dışarı çıkmaya başladılar.
Tamamen karanlıkta, daha önce çalıştıkları maden köyünün etrafında dolaştılar ve eski yoldaşlarını nöbet tuttular.
Kısa süre sonra köy sakinleri arasında panik başladı: sokaklarda cesetler bulunmaya başladı. Ve insanları avlayanlar insan eti yemeye alışkın oldukları için bu cesetlerin yarısı yenmişti!
Ayrıca yamyamlardan kaçacak kadar şanslı olan birkaç şanslı kişi de vardı.
Mucizevi bir şekilde kurtulan bu insanlar daha sonra karanlıkta parlayan yamyamların üzerinde beyaz gözler gördüklerini söylediler.
Ve konusu filmlerde sıklıkla karşılaşılan bir başka çok ünlü kentsel korku efsanesi. 1940'lı yıllarda ortaya çıktı. Pek çok farklı versiyonu var ve eylem bazı üniversite veya kolejlerde gerçekleşiyor.
Işığı açmadığına memnun musun?
Üniversitede iki kız aynı yurt odasında yaşıyordu.
İçlerinden biri bir randevuya, ardından da bir öğrenci partisine gidiyordu. Kız komşusunu yanına çağırdı ama o evde kalıp sınavlara hazırlanmaya karar verdi. Parti devam etti ve kız gece saat 2 civarında geldi. Arkadaşını uyandırmamaya karar verdi. Mümkün olduğu kadar sessiz, ışığı açmadan, ses çıkarmamaya çalışarak yatağa girdi ve uykuya daldı.
Sabah erkenden çok uzakta uyandığında komşusunun hala uyuduğunu görünce şaşırdı ve onu uyandırmaya gitti. Battaniyenin altında yüzüstü yatıyordu ve görünüşe göre derin bir uykuya dalmıştı. Kız arkadaşını omuzundan çekti ve aniden öldüğünü gördü, bıçaklanarak öldürülmüştü. Duvarda kanla yazılmıştı: "Işığı açmadığına memnun musun?"
Tekrar ediyorum, olay örgüsü çok ünlü, bu, ebeveynlerinin evini terk edip her şeyin olabileceği büyük dünyaya giden gençler için ("Kanca Adam" gibi) sözde "uyarıcı bir hikaye".
Bir diğer benzer “uyarıcı efsane” ise “Arka Koltukta Ölüm”dür.
Bu olay örgüsü filmlerde o kadar çok oynandı ki, herkes bunu biliyor. Hiçbir şeyden şüphelenmeyen bir kişi arabaya biner, uzaklaşır ve aniden dikiz aynasında bunca zamandır arka koltukta saklanan bir yabancıyı fark eder.
Bir diğer yaygın çocukluk korkusu da birinin geceleri dolapta saklanmasıdır.
Ayrıca akşam ateşin etrafında mutlaka anlatılacak uygun bir korku hikayesi de var.
1950'li yıllarda ortaya çıktı.
Kanlı Bill
Chicago'da Bill adında bir adam yaşıyordu. Bir karısı ve iki oğlu vardı. Çok az para kazanıyordu ama ailesinin hiçbir şeye ihtiyacı olmadığından emin olmaya çalışıyordu. Ancak daha fazla kazanmak için geç saatlere kadar çalışmak zorunda kaldı.
Bir gece geç saatlerde Bill işten dönüyordu.
Aniden, karanlık ve ıssız bir sokakta, arkasında ağır ayak sesleri duydu.
Geriye bakıyor - kimse yok.
Bill yürümeye devam etti ama ayak seslerini yeniden duydu, bu sefer daha yakından.
Kaçmak istedi ama zamanı yoktu; iki kişi onu yakaladı, soydu ve bıçaklayarak öldürdü.
Cesedi terk edilmiş bir eve sürüklediler ve bir dolaba sakladılar.
Bunu yaparken de bir çocuk şarkısı mırıldanıyorlardı: “Bir, iki, yarın sıra sende!”
Bu şarkıyı gece odanızda üç kez söylerseniz Kanlı Bill dolaptan çıkar. Onu kırmızı gözlerinden hemen tanıyacaksınız.
O zaman elbette seni öldürecek :)
Kara mizah içeren harika bir korku hikayesi daha.
Sayma kitabı
Bir gün genç bir kız demiryolu peronunda tren bekliyordu. Aniden arkadan garip bir mırıltı duydu. Kız arkasını döndü: Arkasında yaşlı bir kadın kendi kendine mırıldanıyordu: "Yirmi bir, yirmi bir, yirmi bir...".
“Yirmi bir nedir?” - kız sordu ama yaşlı kadın cevap vermedi.
Bu sırada bir tren göründü. Bu istasyonda durmadı, sadece geçti. Ve peronun yanından hızla geçtiğinde yaşlı kadın kızı trenin altına itti ve kız banka oturup sessizce mırıldanmaya başladı: "Yirmi iki, yirmi iki, yirmi iki...".
Hikaye bu; öyle görünüyor ki Rus şehir folklorunda da benzer bir şey var.
Ve son olarak, korkunç bir hikaye, çok yaşlı olmadıkları sürece çocuklara anlatılabilir mi bilmiyorum.
Şöyle denir: “Karaciğerimi geri istiyorum!”. Kesinlikle eşsiz, tipik bir çocuk korku hikayesi :)
Bir zamanlar bir kız yaşarmış.
Bir gün annesi ona 10 sent (ne harika fiyatlar!) verdi ve ona markete gidip öğle yemeği için kurabiye almasını söyledi.
Kız mağazaya gitti, ancak yolda arkadaşlarıyla oynamaya başladı ve işini unuttu ve hatırlayıp mağazaya koştuğunda mağazanın çoktan kapalı olduğunu gördü.
Kız korkmuştu: Annesi katıydı ve eve hiçbir şey almadan dönseydi onu döverdi.
Sonra kız çok yakında büyük bir mezarlığın olduğunu hatırladı.
Mezarlığa gitti, oradaki ahırda bir kürek buldu ve ardından yeni bir mezar aramaya gitti. İstenilen mezar bulununca kız onu kazdı (Küçük kızın mezarı nasıl kazıp tabutu açtığını sormayın! Sonra hava daha da serin olacak).
Daha sonra kız tabutu açıp ölen adamın ciğerini aldı.
Eve döndüğünde annesi, gecikmeden memnun olmasa da onu dövmedi: sonuçta kız kendisinden istenileni getirdi!
Anne karaciğeri hazırladı, kız yatmaya gitti.
Gece uyandı.
Sokaktan gelen hafif bir ses duydu:
“Bahçede duruyorum. Karaciğerimi geri istiyorum!”
Kız, ölen adamın mezarlıktan geldiğini fark etti ve çok korktu.
Bir dakika sonra sesini tekrar duydu: “Verandada duruyorum. Karaciğerimi geri istiyorum!”
Kız yataktan fırladı ve pencereden dışarı baktı. Verandada kimse yoktu.
Ama sevinmek için henüz çok erkendi çünkü şunu duydu: “Birinci kattayım. Karaciğerimi geri istiyorum!”
Kız koşarak annesinin odasına gitti ve onu uyandırmaya çalıştı ama annesi uyanmadı.
Sonra kız kaçmak için kapıya koştu ama sonra çok yakından bir ses geldi: “Yanında duruyorum. Karaciğerimi geri istiyorum."
Sabah saatlerinde anne, kızını kanlar içerisinde ölü buldu.
Karaciğeri yoktu.
... Bu çok korkunç bir hikaye, tüm karaciğer severlere ithaf edilmiştir :)
Şimdi çocukluğumuzun korku hikayelerini hatırlayalım!
Sonunda biz de birbirimizi korkutucu hikayelerle korkuttuk ve bunlardan çok vardı. Ayrıca tekerlekli bir tabut vardı (bu arada bu hikaye nasıl bitti?), Kara El ve daha az güzel olmayan başka bir şey vardı :)
Başka ne oldu?
Belki birisi hatırlar? Yorumlarda bize bunu anlatın
Ateşin yanında oturmayı ne kadar seviyorum! Bütün gece ona bakabilirdim. Ateşin yanında tek başıma oturdum. Herkes uyuyordu. Her yer karanlıktı ve yalnızca ateş açıklığın küçük bir kısmını aydınlatıyordu. Etrafta sahipleri uyumakta olan çok sayıda çadır var.
Baştan başlamak. Ders yılının sonunda sınıfımız birkaç günlüğüne yürüyüşe çıkıp geceyi ormanda geçirmeye karar verdi. Öğretmenimiz ve arkadaşı da yanımıza geldi.
Ve burada ateşin önünde oturuyorum. Orada ne kadar oturdum bilmiyorum ama uykuya daldığımı anlayınca çadırıma gidip uyumaya karar verdim. Daha rahat uzandım ama uyku buharlaşmış gibiydi. Uzun süre orada yattım ve uyuyamadım. Uyumak için en rahat pozisyonu bulmaya çalışarak dönüp döndüm ama uyku gelmedi. Çadırımın yakınında bir şeyin hareket ettiğini duydum. Kim var diye dışarı çıktım ama kimseyi göremedim. Sınıf arkadaşları olduklarını sanıyordum.
"Haydi, dışarı çık, komik değil, özellikle de korkutucu değil" dedim.
Ama kimse cevap vermedi; tam tersine sustular.
Ayağa kalktım ve birinin çıkmasını bekledim. Orada bir dakika durdum ve çalıların arasından bir kız figürü belirdiğinde ayrılmak üzereydim. Bana dikkatle baktı. Kız çok solgundu, ıslak saçları ve beyaz dudakları vardı ve gözleri çok kırmızıydı. Vücudunun bazı yerlerinde kesikler vardı.
- Sen kimsin? Yardıma ihtiyacın var mı? - Diye sordum.
Cevap sessizliktir. Dehşete kapıldım ve çadırıma koştum. İçeri girip girişi kapattım, bıçağımı çıkardım, yanına bir el feneri koydum ve oturdum. Bir süre sonra ayak sesleri duydum. Birisi çadıra yaklaştı. Bu o kızdı. Girişin yanında durdu ve yavaşça çadırın etrafında dolaşmaya başladı. Etrafta dolaşarak girişe döndü ve oturdu. Oturdu ve sadece oturdu. Ben de sessizce oturdum. Hareket etmeden.
Ne kadar süre öyle oturdum, bilmiyorum. Gün içinde o kadar yorulmuştum ki korku bile uykuya dalmama engel olmuyordu.
Çok erken uyandım. Çadırın girişi açıktı ama kapattığımı çok net hatırlıyorum. Kampımızda her şey yolunda mı diye bakmaya gittim. Evet her şey yolundaydı. Geri döndüm ve tekrar yattım.
Uyandığımda korkudan neredeyse suskundum: yanımda yatıyordu. Ne yapacağımı bilemediğim için donup kaldım. Bir süre korkudan nefes bile alamadım. Birkaç saniye geçti ve yavaşça başını bana doğru çevirmeye başladı. Çadırdan hızla çıktım. Dışarı çıktığımda çok şaşırdım: Açıklıkta tek bir çadır yoktu, sadece benimki. Ve dışarısı gündüz olmasına rağmen sanki geceymiş gibi karanlıktı.
Çadırdan çıktı, bana baktı ve bana doğru yürüdü. Kemerimdeki kınındaki bıçağı kaptım, birkaç darbe indirdim ve birkaç metre kaçtım. Yavaşça kafasını eğdi ve ne yaptığımı gördü. Yüzünde eskisi gibi hiçbir duygu yoktu. Bana kesintileri umursamıyormuş gibi geldi. Başını sertçe kaldırdı, birkaç saniye bekledi ve yüksek sesle çığlık atmaya başladı. Bu çığlık hem tiz hem de çok boğuktu. Ben ona bakarak kaçmaya başladım. O da arkamdan koşmaya başladı.
Ormana koştum. Uzun süre koştum. Kız hala arkamda değildi. Koştum ve ayaklarıma bakmadım ama orada durdum. Tökezledim ve düştüm. Ayağa kalkıp geriye baktığımda artık takip edilmediğimi gördüm. Kız benden yaklaşık 20 metre uzakta duruyordu. Ayağa kalktım ve gözlerimi ondan ayırmadan geri yürüdüm ama o hareketsiz kaldı. Yürümeye devam ettim ve çok geçmeden kız gözden kayboldu. Yirmi dakika daha yürüdükten sonra ormandan ayrıldım. Daha sonra yola çıktım ve yürüdüm.
Biraz sonra yol üzerinde bir köye vardım. Ailemle iletişim kurmama yardımcı oldular. Bu kızı sordum. Beni hemen anladılar ve bana bu kızın anne ve babasının idam cezasına çarptırıldığı hikayesini anlattılar. Kimse ailesinin ne yaptığını hatırlamıyor; uzun zaman önceydi. Ve kızı da öldürmeye karar verdiler. İnsanlar onun kendi kızları olduğu için sorunlara da yol açacağını düşünüyorlardı. Yani çocuk bir hiç uğruna öldü.
Şimdi bu kız, kendisinin ve ailesinin gömüldüğü yerlerde yürüyor ve yoldan geçenlerin peşini bırakmıyor.
Benimle yürüyüşe çıkan herkes bulunamadı.
düzenlenmiş haberler Güneş ışını - 29-03-2015, 17:50
Çar, 23/04/2014 - 15:54
Çocukluğu SSCB döneminde ve 90'ların başında geçen çocuklar, bu saçma ve kesinlikle saçma korku hikayeleriyle birbirlerini korkutmayı seviyorlardı. Öncü kamplarında gece geç saatlerde ateşin etrafında otururken, herkes sırayla çocukların tüylerini diken diken eden, sözde gerçek hikayeler anlatıyordu! Ve şimdi onları yeniden okumak çok komik hale geliyor! Sizi çocukluğunuza dönmeye ve öncü kampların en popüler saçma korku hikayelerini hatırlamaya davet ediyoruz.
Terk edilmiş ev
Köyün yakınında terk edilmiş bir ev vardı. Bu evin ışıkları her gece yanıyordu. Köyün erkekleri ve kızları oradaki ışığın neden yandığını kontrol etmeye karar verdiler. Bir gece bir araya geldiler: üç erkek ve üç kız. Daha sonra bu eve gittik. Büyük, boş bir oda gördüler ve duvarda yalnızca köylerinin planını gösteren bir resim asılıydı. Aniden adamlar kapının kaybolduğunu ve bir ses duyulduğunu fark ettiler:
Bir daha bu evden asla ayrılmayacaksın.
Adamlar korktular ama yandaki kapıya girdiler. Bu oda ilkinden daha küçüktü. Ve aniden duvarlardan su döküldü ve yavaş yavaş odayı sular altında bıraktı. Ancak herkes yüzmeyi biliyordu ama sudan biri uzanıp çocukları yakalamaya başladı. İki çocuk (bir erkek ve bir kız) boğuldu. Diğerleri yan odaya geçtiler. Bu odada zemin yarıldı ve iki kişi daha (bir erkek ve bir kız) ortadan kayboldu. İki kişi kaldı. Kaçtılar ve üçüncü odaya girdiler. Bu odanın duvarlarından, zemininden ve tavanından bıçaklar çıktı. Kız bacağını yaraladı ve daha ileri gidemedi. Ve çocuk tek başına yoluna devam etti. Kalmak istedi ama kız ona önce kendisini kurtarmasını, sonra diğerlerini kurtarmaya çalışmasını söyledi. Çocuk bu evden çıkmayı başardı. Ertesi sabah insanları topladı ama bu evde hiç oda yoktu ve hiç çocuk yoktu. Ev yakıldı.
Korkuluk
Bir gün 4 kız terk edilmiş bir evin önünde oturuyordu. Aniden hareket eden büyük bir korkuluk gördüler ama rüzgar yoktu. Onlara doğru koştu, kızlar korktu ve kaçtılar.
Ertesi gün korkuluğun yanından geçtiler, korkuluk orada değildi. Kızlar geri dönmek için hazırlandılar. Döndüler ve önlerinde kocaman bir korkuluk gördüler, tırpanla onlara çarptı ve öldüler.
Kara Kedi Ruhu
Bir zamanlar anne ve babasıyla birlikte bir kız yaşarmış. Kızın adı Alice'ti. Ve doğum günü için ailesi ona kara bir kedi aldı.
Ertesi gün Alice bir partiye gitti. Geç döndüm. Çok yorgundu ve soyunmadan yatağa girdi. Yatağın yanında bir kedi uyuyordu. Alice kediyi fark etmedi ve kafasını ezdi. Sabah Alice bir kedinin cesedini gördü.
Ertesi gece kedinin ruhu Alice'in anne babasını ve ardından Alice'in kendisini öldürdü.
Bir tablodan eller
Kızı ve babası anneme doğum günü için bir resim vermeye karar verdiler. Mağazaya geldiler ve sordular:
Hiç tablonuz var mı?
Hayır, işimiz bitti.
Başka bir mağazaya gittik, orada da yoktu. Üçüncüye gittik ve sorduk:
Hiç resim var mı?
Hayır, yeni bitirdik.
Üzüldüler ve ayrılmaya hazırlandılar. Ancak kasiyer onlara şunu söyler:
Beklemek! Arka odada bir tane daha var. Kendim için bıraktım. Haydi gidip bir bakalım, belki beğenirsiniz ve kendinize alırsınız.
Resmi beğendiler. Onu alıp taşıdılar, duvara astılar. Gece tablonun asılı olduğu odada uyuyan anne, birinin dokunuşunu hissetti. Korktu, çığlık attı ve odadaki ışığı açtı. Tablodan çıkan elleri gören anne, kocasını çağırdı ve birlikte tablonun ellerini kestiler. Ertesi gün büyükannenin yanına giderek ona her şeyi anlattılar. Onlara şunu söylüyor:
Tabloyu size satan kişiye verin ve o kişiye karşı çıkın.
Babam o mağazaya gittiğinde kasiyerin ellerinin bandajlı olduğunu gördü. Babası ona bir resim fırlattı ve onu geçti. Kasiyer çığlık atarak arka odaya koştu. bunun sonuydu.
Siyah piyano
Bir zamanlar bir aile yaşarmış: anne, baba ve kız. Kız gerçekten piyano çalmayı öğrenmek istiyordu ve ailesi onu onun için almaya karar verdi. Ayrıca onlara hiçbir durumda siyah piyano almamalarını söyleyen yaşlı bir büyükanneleri vardı. Annem ve babam mağazaya gittiler ama sadece siyah piyano sattılar, bu yüzden siyah bir tane aldılar.
Ertesi gün tüm yetişkinler işe gittiğinde kız piyano çalmaya karar verdi. İlk tuşa basar basmaz piyanonun içinden bir iskelet çıktı ve ondan bir banka kan istedi. Kız ona kan verdi, iskelet onu içti ve piyanoya geri döndü. Bu üç gün boyunca devam etti. Dördüncü gün kız hastalandı. Doktorlar yardım edemedi çünkü her gün herkes işe gittiğinde iskelet piyanonun içinden çıkıp kızın kanını içiyordu.
Sonra büyükanne bana siyah piyanoyu kırmamı tavsiye etti. Babam bir balta aldı ve piyanoyla birlikte iskeleti doğrayıp parçalamaya başladı. Bundan sonra kız hemen iyileşti.
Kanlı sayılar
Bir okulun eski bir avlusu vardı. Bir gün 4. A sınıfından bir öğrenci oraya yürüyüşe geldi. Öğretmen nedenini açıklamadan kendisinden uzağa gitmesine izin vermedi. Ancak iki kız ve iki erkek bahçenin derinliklerine kaçmayı başardılar. Bahçe çok büyük olduğu için öğretmen hiçbir şey fark etmedi.
Adamlar bahçenin en karanlık köşesine girdiler ve siyah bir kapı gördüler. Kapının üzerinde 485 ve 656 rakamları yazılıydı. Çocuklar kapıyı açmaya çalıştı ama kapı kapandı. Korkunç odaya girdiler ve korkunç bir manzarayla karşılaştılar. Odanın her yerinde kemikler ve kafatasları vardı. Aniden kapı çarptı. Ve kanın aktığı kapının üzerinde 487 ve 658 rakamları belirdi.
Davulcu heykeli
Yaklaşık 20 yıl önce, Dostluk kampı yeni inşa edildiğinde, merkezi kapıya iki heykel yerleştirildi: bir taş davulcu ve bir borazancı.
Bir gün gece vakti borazancıya yıldırım çarptı ve onu yok etti. Davulcu borazancı arkadaşını özlemeye başladı. O zamandan beri Dostluk kampında benzer bir çocuk bulmak için dolaşıyor ve benzer bir çocuk bulursa onu taşa çevirip yanına koyacak ve girişi onunla birlikte koruyacak.
Ve eğer yanlış çocuk gelirse, onu yakalayacak ve kalbini parçalayacaktır.
Mezarlıkta disko
Eski mezarlığın bulunduğu yere bir disko inşa edildi. Gece boyunca danslar devam etti ve müzik duyuldu. Genç bir adam orada bir kızla tanıştı. Her gün buluşuyorlardı ama o asla kendisinin uğurlanmasına izin vermiyordu.
Ama bir gün nerede yaşadığını öğrenmek için gizlice arkasına geçmeye başladı. Bir kızın siyah bir arabaya bindiğini gördü, içindeki tüm camlar siyah kumaşla perdelenmişti. Genç adam motosikletiyle otomobili takip etti.
Araba yüksek hızla ormana, hâlâ eski mezarların bulunduğu yere doğru gidiyordu. Bu sırada arabadan siyah bir çarşaf fırladı ve genç adamın üzerine attı; yüzünü kapladı ve o onu yırtamadı. Yolu göremeyince hendeğe düştü ve kaza yaptı.
Birkaç gün sonra onu aramaya başladılar ve ormanda birkaç kırık ve parçalanmış motosiklet buldular, ancak ceset bulunamadı. Daha sonra mezarlıktaki disko kapatıldı ve mekan lanetlendi.
Eski bodrum
Evlerden birinde kimsenin girmesine izin verilmeyen eski bir bodrum katı vardı. Bir gün bir çocuk oraya gitti ve köşede korkunç, aşırı büyümüş bir kadının kafeste oturduğunu gördü.
Daha sonra savaş sırasında Almanların onu yakalayıp sadece insan etiyle beslediğini öğrendiler. Buna alıştı ve her gece yeni bir kurban buldu.
kırmızı nokta
Bir aile yeni bir daire aldı. Ve duvarda kırmızı bir nokta vardı. Bunu örtbas etmeye zamanları yoktu. Ve sabahleyin kız annesinin öldüğünü görür. Ve ortam daha da parlaklaştı.
Ertesi gün gece kız uyur ve çok korktuğunu hisseder. Ve birdenbire kırmızı noktadan çıkan ve ona doğru uzanan bir el görüyor. Kız korktu, not yazdı ve öldü.
Kamp "Zarya"
“Zarya” Kampı çok iyiydi ama orada tuhaf şeyler oluyordu: Orada çocuklar kayboluyordu. Vasya çocuğu çok merak ettiği için yönetmene ne olduğunu sormaya karar verdi, evine geldi ve gördü: oturuyordu ve kemikleri kemiriyordu, Vasya korktu ve kaçmak istedi ama yönetmen onu yakaladı ve kesti. Vasya'nın ağzından çıktı ve ertesi sabah tüm kayıp çocuklar geri döndüler ama tuhaf davrandılar: kimseyle oynamadılar ve sessiz kaldılar.
Bir gün Vasya kamptan kaçmayı başardı, polise gitti ve kampta olup bitenleri bir kağıda yazdı. Polis kampa geldi, müdürü sorguya çekti ama hiçbir şey öğrenemedi ve oradan ayrıldı. Ve sonra Vasya da ortadan kayboldu: Kampın yakınındaki ormanda yürüyüşe çıktı ve yıkılmış eski bir binayı gördü, oraya gitti ve kayıp yoldaşlarını gördü, ama onlar şeffaftı ve her zaman inliyorlardı. Vasya'yı fark edince üzerine atlayıp öldürdüler, sonra müdür gelip bacaklarını yedi, çünkü hayaletlerin onlara faydası yok, yine de uçuyorlar...
Tekerlekli tabut
Bir zamanlar annesiyle birlikte bir kız yaşarmış. Bir gün yalnız kaldı. Ve aniden radyoda yayın yaptılar:
Kızım, kızım, Gezici Tabut mezarlıktan çıktı ve sokağınızı arıyor. Saklamak.
Kız korkmuştu ve ne yapacağını bilmiyordu. Dairenin içinde koşuyor, annesini telefonla aramak istiyor. Ve telefonda şunu söylüyorlar:
Kızım kızım, Gezici Tabut senin sokağını buldu, evini arıyor.
Kız çok korkuyor, tüm kilitleri kilitliyor ama evden kaçmıyor. Titriyorum. Radyo tekrar yayınlıyor:
Kızım, kızım, Gezici Tabut evinizi buldu. Daireye doğru gidiyor!
Daha sonra polis geldi ve hiçbir şey bulamadı. Bir polis kırmızı noktaya ateş etti ve nokta ortadan kayboldu. Daha sonra polis eve geldi ve yatağının üstündeki duvarda kırmızı bir noktanın belirdiğini gördü. Geceleri uyuyor ve birisinin onu boğmak istediğini hissediyor. Ateş etmeye başladı.
Komşular koşarak geldi. Polisin boğulmuş halde yattığını ve hiçbir lekenin olmadığını görüyorlar.
Siyah tabut
Bir oğlanın Komsomol üyesi olan bir ablası vardı. Ve bir gün gece uyanır ve şunu görür: Kız kardeşi yataktan kalkar, kollarını öne doğru uzatır ve gözleri kapalı olarak pencereden dışarı çıkar. Çocuk şöyle düşünüyor: Nereye gidiyor? ve onun peşinden çıktı ve kız kardeşim çöp yığınının içinden dönmeden yürüdü ve sonra kara ormana girdi. Oğlan onun arkasında. Sonra bakıyor - ve bu kara ormanda siyah bir ev var. Ve bu siyah evde bir kapı var ve arkasında beyaz yastıklı siyah bir tabutun bulunduğu siyah bir oda var. Kız kardeşim orada yattı, sekiz dakika kadar orada yattı, sonra kalktı ve sanki hiçbir şey olmamış gibi dışarı çıkıp uyumak için eve döndü. Çocuk da tabutun içinde nasıl durduğunu denemek istedi ve o da kaldı. Tabutta yattı ama kalkamadı. Bir gün böyle yattı ve sonra gece geldi ve Komsomol üyesi olan ablası odaya geldi: gözleri kapalıydı, kolları uzanmıştı ve kayıt kartı dişlerinin arasındaydı. Çocuk tabutun içinden sorar: “Abla! Küçük kızkardeş! Beni buradan götürün!” - ama hiçbir şey duymadı, tabutu kapattı, kapağını gümüş çivilerle çiviledi, sonra onu yeraltına çıkardı ve büyük bir kürekle doğrudan yere gömdü. Burada. Bütün bunlardan sonra kız kardeşim elbette hiçbir şey hatırlamadı ve siyahi bir adamla evlendi ve oğlan muhtemelen öldü.